BESİNLER
DEVALAR

DOĞANIN ŞİFA HAZİNELERİ

Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla


Maydanoz, Dereotu, Nane

Tarçın, Zencefil, Zerdeçal

Yulaf, Sumak, Susam, Keten

Sarmısak, Soğan, Ceviz, Fındık

Yağ, Süt, Yoğurt, Sirke, Su

Mineraller, Maddeler, Bileşikler

VİTAMİNLER - DETOKSLAR


BESİN BÜLTENİ

ET

Kırmızı Et ve Muadilleri

GENEL BİLGİ:

MKırmızı et; içeriğindeki B grubu vitaminleri, B1 (Tiamin), B2 (Riboflavin), B3 (Niasin), B5 (Pantotenik asit), B6 (pridoksin), B7 (Biotin. H vitamini yada B7 vitamini olarak anılan güzellik vitamini), B12 (siyakobalamin), D vitamini, potasyum, kalsiyum, demir, sodyum, çinko, magnezyum, selenyum gibi mineraller, amino asitler ve protein zenginliği ile besleyici ve bünyeyi koruyucu bir besin kaynağıdır.

Hastalık durumlarında değişkenlik göstermekle birlikte erişkin kişilerde alınması gereken miktar, 45-55 gramlar civarındadır. Günlük alınması gereken protein miktarı erişkin bir erkekte 55 gr. (Protein ihtiyacı baklagiller gibi bitkilerden karşılabilir olsada, esas olan; hayvansal proteinlerin bitkisel proteinlerle dengeli alınmasıdır. Çünkü hayvansal proteinlerin % 75'ini vücut yararlı hale getirebiliyorken, bitkisel proteinlerin % 50’sini faydalı hale getirebilmektedir. Bu oransal değerlerden de anlaşılacağı gibi; hayvansal gıdaların içerdiği protein bitkisel gıdalara kıyasla daha kaliteli ve yararlıdır)

Kan yapan ve kansızlığı önleyen etin, sağlıklı toplum yetiştirmede ki en büyük vazgeçilmezliği zihinsel gelişimi sağlaması, bedeni çevik ve güçlü kılması ayrıcalığından.

Gıdaların içerdiği demirin insanlar tarafından sindirilmesi, maddenin kimyasal formuna, beraber alındığı diğer gıdalarla etkileşimine ve bireyin fizyolojik faktörlerine göre değişmektedir. Etteki demirin yarısı hemoglobinde bulunmaktadır ve sindirilme oranı % 35 civarında olup bitkilerdeki demirin sindirilme oranına (% 1- 10) göre oldukça yüksektir.

Et, 50'den fazla enzime giren çinko açısından en zengin kaynak olup, metobolizma ihtiyacın neredeyse % 50’sini tek başına karşılayabilecek düzeydedir.

Vitamin ve mineraller açısından son derece zengin olan et, az miktarda tüketildiğinde bile vücudun ihtiyaç duyduğu besinlerin tek seferde ve yüksek miktarda alınmasını sağlar.

Başta kas ve kemik sağlığı için gerekli mineral ve vitaminleri içeren et, sağlıklı vücuda sahip olmak için faydalı besin kaynakları arasında yer alır.

Sindirim sistemi için oldukça faydalı olan et, üstün besleyiciliği sayesinde vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlamakta faydalıdır.

FAYDALARI:

Vücuttaki demir eksikliği ile ortaya çıkan anemi hastalığını önlemede çok önemli rol oynar. Et demir açısından zengin olduğu gibi vücutta bulunan demir işlevselliğini arttırarakta anemi hastalığına yakalanma riskini azaltır. Ayrıca kırmızı et, alyuvarların çoğalmasına katkıda bulunarak kan sağlığını korur.

Et kan yapar ve kansızlığı önler. Bedeni canlı ve güçlü kılar. Zihinsel gelişmeyi sağlar. Şişmanlığı önler.

Obeziteyi önler, sağlıklı bedenler ve bünyeler oluşturur. Kırmızı etin büyümede önemli etkisi vardır

Çinko ve demir eksikliğinin giderilmesinde önemli rol oynamaktadır. B12 vitamini sayesinde sinir hücrelerinin büyümesi ve tamirinde etkin rol oynar.

Et enerji deposudur. İçerdiği besinler kısa sürede enerjiye dönüşerek vücudun zinde kalmasına destek olur.

ÇSelenyum açısından zengin olan kırmızı et, kolon kanseri gibi ciddi hastalıklardan korunmada katkı sağlar.

Kırmızı ette bol miktarda bulunan B12 vitamini, karbonhidratlar, protein ve yağların işlenmesinde vücudun gerek duyduğu aminoasitlerin işlevsel hale gelmesinde rol oynamaktadır.

Ayrıca B12 vitamininin B9 vitamini (Folik asit) ile bileşimi sinir hücrelerinin kılıflarını korur. Hücre içi DNA sentezi ve hücre çoğalması için çok gerekli olan bu bileşim aynı zamanda, sinir üzerinden iletimleri kolaylaştırmada rol oynar.

Bünyeye daha uyumlu yapıya sahip hayvansal gıdalar sindirim sistemini ve sağlığını koruyan besin kaynakları olduğundan ette sindirim sistemi için yararlıdır. (Özellikle tavuk eti hazmı kolaylaştırır)

Kırmızı et içeriğindeki B6 ve B12 vitaminleri ile hafıza sağlığına büyük katkılarda bulunur. Bu vitaminler aynı zamanda, daha çok yaşlılık döneminde ortaya çıkan unutkanlık göstergeli hastalıkları önler.

Sadece ette ve hayvansal gıdalarda bolca bulunan kreatin (üst deri ürünlerini oluşturan madde); saç, kıl, boynuz, tırnak gibi üst deri ürünlerini oluşturmasının yanısıra, beyin sağlığı için oldukça önemlidir. Beyin sağlığına katkıda bulunan keratin, bu katkısıyla fiziksel ve zihinsel performansıda arttır. Bunun yanında et içeriğindeki B6, B12 vitaminleri ile beyin sağlığı açısından oldukça faydalı olan omega-3 yağınıda içerir. Bu nedenle düzenli et tüketimi, gerek beyin sağlığı gerekse zihin ve fiziki sağlığı korumanın reçetesidir.

Düzenli et tüketimi ile sağlanan kreatin seviye dengesinin bir başka yararıda kas sağlığını korumasıdır. (Kuzu eti başta olmak üzere beyaz et tüketimide, kas sağlığı için faydalıdır)

Özellikle kuzu eti Protein içerdiğinden dolayı sporcuların kas gelişimi için düzenli olarak kuzu eti tüketmeleri bundandır.

Etin doğal yağı dışında fazla miktarlarda doymuş yağlar olmadığı sürece tüketilen et, kalp-damar (Kardiyovasküler) hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.

Et ve et suyu; demir, çinko, magnezyum gibi kemik sağlığına faydalı mineraller içermesinin yanısıra, aminoasitler bakımından oldukça zengindir. Bu özelliğyle et suyu; kişilerin kemik ve kas yapılarını güçlendirir. Beyaz et tüketimi yapan kişilerde, yaşlılığa bağlı olarak ortaya çıkan kemik hastalıkları riski daha azdır.

DİĞER ETLER:

Hindi eti; Protein ve mineral deposu olan hindi eti sağlık açısından çok faydalıdır. Özellikle çocukların kemik yapısının gelişmesinde ve korunmasında hindi eti ciddi katkılarda bulunur. Hindi eti zengin bir çinko kaynağıdır. Et yemeklerinde tavuk yerine hindi kullanarak daha fazla çinko alabilirsiniz.

Tavuk eti; Organik ve antibiyotik ile büyütülmemiş tavuk eti, çok iyi bir protein kaynağı olmasının yanı sıra, iyi bir selenyum kaynağı olan hayvansal bir besin maddesidir. Düşük kalori değeri ile sağlıklı besinler arasında bulunan tavuk etinin özellikle de göğüs eti kısmı saf protein kaynağıdır. 100 gram tavuk etinin içerdiği selenyum miktarı 24,5 mikrogram ve kalori değeri ise 195 kaloridir.

Balık (Ton balığı) eti; Çok iyi bir selenyum kaynağı olan balık aynı zamanda, omega-3 yağ asidi ve protein deposudur. İçerdiği az miktar civaya rağmen, haftada birkaç defa tüketilen balığın sağlığa oldukça faydalı olduğu uzmanlar tarafından onay görmüştür. 100 gram balığın içermiş olduğu selenyum miktarı 42,6 mikrogram ve kalori değeri ise 184 kaloridir.

Bıldırcın eti; eklem ve romatizma ağrılarına, nefes darlığı, astım gibi solunum yolu hastalıklarına faydalı olur

Kaz eti; B3 (niasin) içeren kaz eti (yağına dikkat) özellikle kolesterol, sindirim sistemi ve dolaşım için faydalı olur.

Ördek eti; kilo aldırması bir yana bırakıldığına ördek eti kan oluşumunu destekler. Kilo almak isteyenler için faydalı bir et kaynağıdır.

Tavşan eti; düşük kalori içermesinden dolayı diyabet ve kalp hastalarına iyi gele bilir. Bir çok özelliklerde olduğu gibi tavşan etinin tedavi özelliğinden çok, tavşan etinin diyabet hastalarına alternatif et olmasının önemli olduğu bilinmektedir.

YAN ETKİLERİ:

Kişinin sağlık koşullarına göre fayda ve zararları değişiklik gösteren etin, yararlılığı; etin cinsine, et yapısının katkılı olupolmamasına, hazırlanışına, yağ oranlarına, pişirme şekline ve katkı malzemelerine bağlılık göstermektedir.

Aşırı miktarda kırmızı et tüketimi kolesterolün yükselmesine neden olabilir. Ciddi kolesterol sorunu olanların doktora danışması gerekir.

Aşırı tüketmeye bağlı olarak kırmızı et tansiyona neden olabilir.

Aşırı kırmızı et tüketimi gut (Bir tür eklem iltihaplanması. Padişah hastalığı) hastalıklarına neden olabilir.

Aşırı kırmızı et tüketimi aynı şekilde kalp damar hastalıklarına neden olabilir.

Normalden fazla miktarda et tüketimi mide, bağırsak ve karaciğerlerde sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilir.

UYGULAMALAR:

.......

son

TAVUK

Kümes Hayvanları

GENEL BİLGİ:

Tavuk eti; A vitamini, B grubu vitaminleri, B1 (Tiamin), B2 (Riboflavin), B3 (Niasin), B6 (pridoksin), B9 (folat), B-12 (siyakobalamin) vitamini, C vitamini, D vitamini, E vitamini ve K vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum, çinko, selenyum gibi mineraller, amino asitler ve protein zengini besleyici bir besin kaynağıdır.

Kırmızı et gibi protein bakımından zengin olan tavuk eti iyi bir besin kaynağıdır. Genel yapı itibari ile kırmızı et ile aynı olan tavuk eti, kırmızı ve diğer et cinsleriyle farklılık gösteren (eksi yada artı yönde) bir takım özelliklere sahiptir. Tavuk eti, diğer etlere göre özel vitamin ve mineraller bakımından farklılık göstersede kelimenin tam anlamı ile zengin bir hayvansal gıdadır. Özetle; tavuk eti sadece iyi bir protein kaynağı değil aynı zamanda çok iyi bir vitamin ve mineral kaynağıdır.

Tavuk etinin karekteristik özelliklerinden biride özellikle; kilo vermeye, kolesterolün ve tansiyonun kontrol altına alınmasına yardımcı olmaktadır.

Kırmızı ete nazaran daha kolay hazmedilen yağ miktarı oldukça fazladır. Tavuk etinde yağ oranı daha düşüktür.

Tavuk etinin faydaları sadece vitaminsel bağlamda özetlenecek olursa; tavuk etinde bulunan özellikle de B vitamin grubu, katarakt ve cilt bozuklukları gidermekte, bağışık sistemini kuvvetlendirmekte, halsizliği gidermekte, sindirim ve sinir sistemini geliştirip desteklemekte, migren, kalp hastalıkları, saç beyazlaması, yüksek kolesterol ve diyabeti önlemektedir.

Tavuk etinin içeriğinde bulunan D vitamini, kalsiyum emilimi sağlayarak, kemiklerin güçlenmesine, kansızlığın önlenmesine, A vitamini hemoglabin oluşumuna, demir ve diğer minerallerin oluşmasına / yapılanmasına ve metobolizma tarafından emilimine, kas aktivitelerini desteklenmesinde, göz sağlığını korunmasında, kansızlığın giderilmesinde, kansızlığın önlenmesine katkıları ile anemi hastalığını önlemektedir.

FAYDALARI:

Tavuk etinin içeriğinde bulunan B6 (pridoksin) vitamini, vücutta dolaşım sistemini ve kan akışını düzenleyerek kalp krizi riskini düşürür.

Düşük yağ içeriğine sahip olması nedeniyle tavuk eti, hipertansiyonu ve yükselme eğiliminde olan tansiyonu dengeleyerek kan basıncının (tansiyonu) düzenler. (yağda kızartılmamış olması şartı ile. Haşlama, fırınlama, ızgara şeklinde tüketilirse)

Aynı zamanda; kırmızı ete göre, çok daha az miktarda doymuş yağ ile kolesterol içeren tavuk eti, kandaki kötü kolesterol yükselmesini önleyici etki gösterir.

Tavuk etinden alınan kolesterolün kötü kolestrolü (LDL) desteklemeyip, tam tersine iyi kolestrol (HDL) üzerinde etkinliği ile vücudun ürettiği yada beslenme ile ile geçen kötü kolestrol (LDL) üretimini engelleyip seviyesini düşürür. Tüm bunlara bağlı olarak tavuk eti, kalp dostu kategorisindeki yeri ile kalp ve damar hastalıkları (kardiyovasküler sistem) gelişme riskini azaltan besinler arasında anılır.

Tavuk eti; içerdiği vitaminler, mineraller ve bunların oluşturduğu besin değerleri ile; bağışıklık sistemini güçlendirir. Soğuk algınlığı, grip ve öksürük gibi hastalıklara iyi gelir.

Bağışıklık sistemini güçlü tutması nedeniyle; soğuk algınlığı ve nezle gibi hastalıklarda birincil yemek olarak tavuk çorbası verilmesi onun sindirim sistemine verdiği rahatlık ve vücud bağışıklık sistemine yaptığı takviyelerdir. Bu yönüyle tavuk çorbası soğuk algınlıklarına iyi geldiği gibi, bağışıklık sistemine yaptığı katkıları ile hastaları ayağa kalmada desteklediği gibi; nezle semptomlarının hafifletilmesini, burun ve boğaz tıkanıklığının açılmasında yardımcı olur.

100 gramında amino asitlerden meydana gelen 18 gram protein içeren tavuk eti, bu yönüyle amino asitlere çok ihtiyaç duyan kasların güçlenmesinde, yapılandırılmasında büyük rol oynar. Dolaysıyla vücut hareketlerinde ve vücut hareketliliğinde ihmal edilemeyecek bir yerdedir.

D vitamini ve zengin kalsiyum içeriği sayesinde kemikleri ve dişleri güçlendirmeye, yardımcı olur. Dişleri güçlendirme işlevi ile dolaylıda olsa, sindirim sistemine yardımcı olur.

Bu vitamin ve mineraller sayesinde, çocuklarda büyüme sürecinde kemik gelişimine ve kemik sağlığını korumada etkin olan tavuk eti, gelişme çağını tamamlamış yetişkinlerde de kemikleri kuvvetlendirir. Kadınlarda menopoz döneminde, insanların yaşlılık döneminde ve kalsiyum eksikliğine bağlı olarak daha çok ortaya çıkan kemik erimesi (osteoporoz) sorunun azalmasında etkili olur. Kemik sağlığını korurken kuvvetli bir iskelet yapılanmasına, içerdiği kalsiyum mineralleri ile katkıda bulunur. Bu özelliği ile kemik erimesi sorunu yaşayanların, menopoz dönemindeki kadınların ve her cinsten yaşlıların bol bol tavuk eti tüketmeleri önerilmektedir.

Potasyum, sodyum ve fosfor içeriği sayesinde de tavuk eti, halsizliğe iyi gelir, dinçlik kazandırır.

Yine bu mineraller (Potasyum, sodyum ve fosfor) beyin fonksiyonlarını destekler, beyin işlevselliğini sağlayarak hafızayı güçlendirir. Dolaysıyla alzheimer riskini azaltır.

Tavuk etinde bulunan A vitamini ve fosfor minerali, göz sağlığı üzerine pozitif etkilede bulunur. Göz damar yapısını ve görme katmanlarını kuvvetlendirir. Onların işlevsel kalmalarını sağlayarak görme fonksiyonlarını güçlendirir.

Vücudun işlevleri için şart olan protein bakımından zengin olan tavuk eti, özellikle diyet yapanlar tarafından istenmeyen yağlar bakımından fakir bir içeriğe sahiptir. Bu nedenle de diyet listelerinin gözdesidir.

Yüksek protein içerikli besinlerin kendilerini hazmettirmek için verdiğinden daha çok kalori yaktırıyor olması, pehriz programlarının başarıya ulaşmasını sağlar. Düzenli tavuk eti tüketenlerin kilo şikayetleride düşük seviyelerde seyretmesi bu nedenlerden dolayıdır. (Tavuk eti tüketip, diğer yiyeceklere hesapsız yönelmesi bu tezi yok eder)

Tavuk etinin, çinko bakımından zengin olması testesteron hormonlarını (sperm üretiminde rol oynayan erkeklik hormonu) çalıştırır. Bu yönüyle tavuk eti özellikle erkeklere çok faydalıdır.

Doku hücrelerinin dolaysıyla sistem ve organların oluşumunda, yapılanmasında, yenilenmesinde, onarımında etkilidir. Vücutta oluşan yaraların çok daha çabuk iyileşmesinde rol oynar.

Hücre yenileme, onarma özelliği sayesinde kanserli hücrelerin oluşumu, çoğalması üzerinde engelleyici özelliği vardır. Hücreleri yenileme özelliği ile hem hücre yenilenmesine hemde kanserli hücrelerin elimine edilmesine katkıda bulunur.

Barındırdığı B3 (niasin) vitaminide kanserden koruyan yapıya sahip olduğundan kanserli hücrelerin oluşumuna kısıtlamalar getirir

Tavuk eti selenyum minerali bakımından oldukça zengindir. Selenyum artritten (vücut tarafından üretilen eklemlerde oluşan iltihap) korur.

Tavuk etinde bulunan selenyum, tiroid hormonlarının üretimini destekler ve tiroid bezinin yapısını düzenler.

Tavuk eti içeriğindeki selenyum zenginliği, cilt kırışıklığını önlemede, saçlara sağlık katmada çok etkilidir.

Ayrıca tavuk eti bünyesindeki selenyum ile sinir hücrelerini dolaysıyla sinir sistemini güçlendirir. Tavuk etinin içeriğindeki selenyum, sinirlilik, stres, gerginlik, asabi halleri giderici özelliği ile rahat uyku uyunulmasına yardımcı olur.

YAN ETKİLERİ:

Aşırı olan herşeyin zarar vereceği noktasından bakıldığında, tavuğun yan etkilerinden ve zararlarından bahsedilebilir. (Tabiki; hormonsuz, kimyasal katkısız, GDO'suz normal şartlarda beslenerek tüketime sunulmuş tavuklar bağlamında geçerli olan bir saptamadır)

ÖNERİLER:

Tavuk etini, yararını zarar çevirmemek yada daha çok yararlanabilmek için; yağda kızartma yerine başta pişirme ve haşlama olmak üzere ızgara yada fırınlama (kömürleşmelere dikkat ederek, yakmadan) yapılmış şeklinde tüketmek daha sağlıklı ve besleyici olacaktır. Tavuk etinin besin değerlerini kaybetmemek için pişirir pişirmez tüketmek gerekir. Isıtılan ve bekletilen tavuk eti besin değerlerinin bir kısmını kaybeder. Tavuk etinin, çok çabuk bozulup zehirlenmelere yol açan bir besin olduğu unutulmamalı.

Elbette organik ve işlem görmemiş tavuk eti tüketilmesi de önemlidir. Organik tavuğa ulaşamayanlarda güvendikleri markaları tüketmeye gayret etmelidirler. Bilindik yerden temin edilmesi, GDO'lu yem içeriklerinden, bir takım kimyasallardan, ilaçlardan ve hormonlardan bizleri korur. Tavuğun çok iri olması ve çabucak büyümesi bu yanlışların işareti olabileceği unutulmamalıdır.

son

BALIK

Deniz Ürünleri

GENEL BİLGİ:

Deniz, göl, akarsu, havuz, deniz çiftliği ayrımına girmeden, deniz mahsullerinin cinslerine girmeden (genel ortalaması alınarak) 'Balık' başlığı altında önemli özelliklerini sıralayacağımız balık eti; A vitamini, B grubu vitaminleri B1 (Tiamin), B2 (Riboflavin), B3 (Niasin), B6 (pridoksin), B-12 (siyakobalamin) vitamini, C vitamini (az miktarda), D vitamini, K vitamini, magnezyum, fosfor, iyot, demir, çinko, selenyum, kalsiyum (özellikle kılçıkları ile yenilebilen hamsi boyutlu küçük balıklarda) gibi mineraller ile doymamış yağlar grubunda yer alan amino asitler bütünlüğünde protein zengini besleyici bir besin kaynağıdır.

Doymamış yağlar arasında yer alan 'hayvansal omega-3 yağı' sadece balıklarda bulunur. Balıklar arasındaki yağ oranlarına bir genelleme yapılmak istenirse, beyaz etli balıkların yağ oranları az, daha koyu renge sahip olan (Ton, Somon, Sardalya gibi) balıklarda yağ asitleri (yağlar) daha fazladır.

Balık, sağlıklı vücuda sahip olmamız için yararlanmamız gereken bir besin kaynağıdır. Yaşadığı deniz ve su kaynaklarına bağlı olarak, mevsimsel zamanlarına bağlı olarak türleri ve taşıdıkları yararlıklar değişkenlik göstersede, balık çok yararlı bir besin kaynağıdır. Özellikle mevsiminde tüketilen balık, bahsedilen tüm faydaları bereberinde taşıyan bir besin kaynağıdır.

En önemli ve ayrıcalıklı faydası, vücudun üretemediği omega yağ asitleri bağlamındadır. Diğer hayvansal kaynaklı besinlerin aksine doymuş yağ yerine, doymamış yağ asitleri grubunda yer alan omega-3 yağı bulunur. En fazla balıkta bulunan son derece faydalı omega-3 yağının en zengin kaynağı balıktır. (Özellikle çiftlik ve havuzlar dışında yetişen ve doğal ortamlarında avlanmış olan soğuk su balıkları ve o balıklardan; özellikle somon, uskumru, sardalye ve ton balığı)

Balık; diğer etlere göre özel vitamin ve mineraller bakımından farklılık göstersede kelimenin tam anlamı ile zengin bir hayvansal gıdadır. Özetle; balık sadece iyi bir protein ve omega-3 yağ deposu değil aynı zamanda çok iyi bir vitamin ve mineral kaynağıdır.

Özellikle mevsiminde tüketilen balık, içerdiği yağ asitleri sayesinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için son derece gerekli olan bir besindir. Balığın gribe ve enfeksiyonlara karşı vücudu koruduğu, yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle sezonunda balık, haftada 2 kez düzenli olarak tüketilmelidir.

Balık etinde bulunan D vitamini, kalsiyum emilimi sağlayarak, kemiklerin güçlenmesine, kansızlığın önlenmesine, A vitamini hemoglabin oluşumuna, demir ve diğer minerallerin oluşmasına / yapılanmasına ve metobolizma tarafından emilimine, kas aktivitelerini desteklenmesinde, göz sağlığını korunmasında, kansızlığın giderilmesinde, kansızlığın önlenmesine katkıları ile anemi hastalığını önlemektedir.

Balığın faydaları sadece vitaminsel bağlamda özetlenecek olursa; balıkta bulunan, özellikle B vitamin grubu, katarakt ve cilt bozuklukları gidermekte, bağışık sistemini kuvvetlendirmekte, halsizliği gidermekte, sindirim ve sinir sistemini geliştirip desteklemekte, migren, kalp hastalıkları, saç beyazlaması, yüksek kolesterol ve diyabeti önlemektedir.

FAYDALARI:

İçeriğindeki A vitamini ve omega-3 yağı ile göz sağlığında çok etkili olan balık, görme özelliğini ve hassasiyetini pozitif yönde etkileyerek göz yapısının korunmasına faydalı olur.

Balıklarda bol olarak bulunan omega-3 yağı gözleri ve görüşü kuvvetlendirmesi yanısıra sarı nokta hastalığına karşıda etkili olur. Sarı nokta (Göz renk ayrıştırma tabakasının sarı renk alarak körlüğe neden olması) hastalığının oluşmasına, ilerlemesine engel olur.

Balıkta bulunan özellikle B grubu vitaminler, gözlerde oluşacak katarakt (Göz bebeği arkasında görmeyi sağlayan saydam tabakanın matlaşması) riskini azaltır.

Balık etinin karekteristik özelliklerinden biride özellikle; kilo vermeye, kolesterolün ve tansiyonun kontrol altına alınmasına yardımcı olmaktadır.

Kırmızı ete göre, çok daha az miktarda doymuş yağ ile kolesterol içeren, kalp dostu olan balığın içeriğindeki omega-3 yağ asitleri kötü kolesterolü (LDL) düşürürken iyi kolesterolü (HDL) artırır.

Balıktan alınan kolesterolün kötü kolestrolü (LDL) desteklemeyip, tam tersine iyi kolestrol (HDL) üzerinde etkinlik göstererek kolestrolü düşme yönünde takviye eder. Balık aynı zamanda, vücudun ürettiği yada beslenme ile geçen kötü kolestrol (LDL) üretimini engelleyip seviyesini düşürmesi dolaysıyla, kalp hastalıkları gelişme riskini de azaltan besinler arasında anılır.

Balık, içerdiği kalsiyum minerali ve D vitamini zenginliği ile kemikleri de güçlendirir. Ton ve sardalya gibi balıkları ile kılçıklarıyla beraber yenilebilecek boyuttaki küçük balıklar, kalsiyum ve fosfor açısından iyi bir kaynak olduğundan, kemik ve iskelet yapısını güçlendirir.

Bu sayede, çocuklarda büyüme sürecinde kemik gelişimine ve kemik sağlığını korumada etkin olan balık, gelişme çağını tamamlamış yetişkinlerde de kemikleri kuvvetlendirir. Kadınlarda menopoz döneminde, insanların yaşlılık döneminde ve kalsiyum eksikliğine bağlı olarak daha çok ortaya çıkan kemik erimesi (osteoporoz) sorunun azalmasında etkili olur. Kemik sağlığını korurken kuvvetli bir iskelet yapılanmasına, içerdiği kalsiyum mineralleri ile katkıda bulunur. Bu özelliği ile kemik erimesi sorunu yaşayanların, menopoz dönemindeki kadınların ve her cinsten yaşlıların bol bol balıki tüketmeleri önerilmektedir.

D vitamini ve zengin kalsiyum içeriği sayesinde kemikler gibi dişleride güçlendirmeye yardımcı olur. Dişleri güçlendirme işlevi ile dolaylıda olsa, sindirim sistemine yardımcı olur.

Omega-3 yağ asitleri hücreler ve hücreler bağlamında dokuların zarara uğramasına neden olan etkenlerin, minimize edilmesini hatta yok edilmesini sağlar. Bu yönüyle balıktan alınan omega-3 yağ asidi, anti-inflamatuar (iltihap önleyici) özelliği taşıyan güçlü besindir. (Özellikle; romatoid artrit / iltihaplı romatizma hastalarında görülen seyrin azaltılmasında, ağrıların giderilmesinde çok faydalı olur)

Omega-3 yağı gibi selenyum mineralide, artrit (vücut tarafından üretilen eklemlerde oluşan iltihap) oluşumlarından, yayılmalarından korur.

Balıkta bulunan selenyum minerali aynı zamanda, tiroid bezlerinin hormon üretimini destekler ve tiroid bezinin yapısını düzenler.

Balığın ihtiva ettiği selenyum zenginliği, cilt kırışıklığını önlemede, saçlara sağlık katmada çok etkilidir.

Ayrıca balık bünyesindeki selenyum ile sinir hücrelerini dolaysıyla sinir sistemini güçlenir. Balığın içeriğindeki selenyum, sinirlilik, stres, gerginlik, asabi halleri giderici özelliği ile rahat uyku uyunulmasına yardımcı olur.

Balığın bileşiminde bolca bulunan balık yağı (DHA: balık yağı. Balık yağı alınırken o sıvı içinde bulunan balık yağının miktarını belirten kısaltma), aynı zamanda nörolojik (beyin, beyin sapı, omirilik ve sinir sistemleri) gelişimin sağlıklı gelişiminde son derece etkidir.

Özellikle somon, uskumru ve ton balığı gibi yüksek oranda omega-3 yağ asitlerini barındıran balıklar başta olmak üzere, balık deprasyona karşı büyük fayda sağlayarak, stresi, gerginlikleri asgari düzeye indirir.

Vücut için çok önemli bir yere sahip olan proteinlerin elde edildiği kaynağın ve ürünün kalitesi ve doğallığıda çok önemlidir. Protein kalitesi açısından en önde gelen besin kaynaklarından biride, deniz balığıdır (özellikle açık denizlerden elde edilenler). Her ne kadar çevresel kirlenme nedeniyle, alanları ve kaliteleri gittikce azalan (hangi besin kaynağı tehdit altında değilki. Eğer tehdit olmasa 'organig gıda' diye bir kategori oluşur muydu?) bir besin grubunu oluşturuyor olsalarda, balıklar kaliteli protein yağlarına (göreceli olarak) haiz grup içinde yer alır. Protein, hücrelerin onarılması ve yeni dokuların yapımı için önemli göreve sahiptir. Bu yüzden protein bakımından zengin olan balık mutlaka tüketilmelidir.

Vücut sağlığı için hatta vücudun oluşabilmesi için şart olan en küçük yapı taşlarımızdan hücrelerin onarılmasında, oluşmasında bir başka anlatımla, organların yenilenmesinde ve istenen yöndeki işlevselliğinde protein olmazsa olmaz durumundadır. Tüm bu zorunlulukların reçetesi olarak balık tüketilmesi gereken bir besin kaynağıdır.

Özellikle mevsiminde tüketildiğinde çok iyi kalitede protein sunan balık, bu yönüyle yeni ve sağlıklı hücre oluşumunu destekleyerek, vücudun bağışıklık sistemini destekler ve ayakta tutar. Sezonunda tüketilen balık; mevsim hastalıklarına, soğuk algınlıklarına, gribe karşı özellikle mevsimsel savunmasını yapar.

Balığın içeriğindeki B6, B12 vitaminleri yanısıra, beyin sağlığı açısından oldukça faydalı olan iyot mineralini ve omega-3 yağınıda içerir. Bu zenginliği nedeniyle; düzenli balık tüketimi, gerek beyin sağlığı gerekse zihin ve fiziki sağlığı korumanın reçetesidir. Gelişme çağındaki çocukların zeka gelişimini ve öğrenme kabiliyetlerini destekler. Onların oluşturduğu toplulukların zeka ortalamasını yükseltir.

Hamilelik döneminde (özellikle ilk 3 ayında) balık tüketimi bebeklerin algılama, öğrenme becerilerini yükseltmekte, tutma, yürüme, kavrama gibi fiziksel fonksiyonlarında ilerlemeler sağlamaktadır.

Bebek ve çocuklarda algılama seviyesini yükselten, zeka gelişimini destekleyen balığın bileşimindeki balık yağı (DHA: balık yağı. Balık yağı alınırken o sıvı içinde bulunan balık yağının miktarını belirten kısaltma), aynı zamanda çocuğun, nörolojik (beyin, beyin sapı, omirilik ve sinir sistemleri) gelişimini destekler.

Balık, alzheimerle mücadele etmekte son derece yararlar sağlayan bir besin kaynağıdır. Düzenli balık tüketip dengeli beslenmeye özen gösterenler arasında alzheimer hastalığı oldukça azdır. Alzheimer hastalığına karşı balık içerikli beslenmeye geçmek, hastalığın gelişmesine, ilerlemesine karşı fayda sağlıyacaktır. Balık yağının ve omega-3 yağ asidi alzheimer riskini düşürmesi yanısıra ilerlemesini de önler.

Balığın zenginliklerinden omega-3 ve diğer yağ bileşiklerinin faydalarından biri de hafızayı güçlendirmesi, zihinsel düşünceyi kuvvetlendirmesi ve alzheimer hastalığının yol açtığı hafıza kaybını önlemede çok aktif olmasıdır.

Balık, içeriğindeki hücreleri yenileyen kaliteli bol proteinler ve hücreleri besleyen yağ bileşikleri sayesinde genç kalmayı sağlayan besinler arasında yerini alır. İşte balıktaki bu yağ türü ve yağ asidi, hücreleri yeniliyor. Balık, içeriğndeki yağ asitlerinin kalitesi ve türü ile hücrelerin yapıtaşları olan amino asitleri neredeyse yeniden yapar. Balığın bünyesindeki kaliteli proteinleri, sindirim sırasında amino asitlerce parçalanarak, hücrelerin kendilerini yenilemelerinde inşaa malzemesi olurlar. Büyüme, gelişme ve yaşam süreci içinde yeterince protein alınamazsa, vücudunuzun yaşlanma hızıda doğal olarak artar. Yaşlanma sürecini yavaşlatarak görüntülerde kırışıklardan uzak kalmak, dinç bir beden ile yaşamı noktalamak isteyenler balık tüketmeye gayret göstermelidirler.

Balıktaki omega-3 gençlerde diyabet riskini önemli ölçüde azalttığı gibi, hastalığına karşı koruma sağlar. Hastalığa yakalanmış olanlardaki insülinin işlevini artırarak diabet tip-2 hastalığı sorunlarına karşı fayda sağlar.

YAN ETKİLERİ:

......

.......

UYGULAMALAR:

.......

.......

son

YUMURTA

Vitamin, Mineral, Besin, Şifa

GENEL BİLGİ:

İçerdiği besin değerleri açısından oldukça zengin olan yumurta; A, B5 (pantotenik asit), B6 (pridoksin) ve B12 vitaminleri ile fosfor, potasyum, kalsiyum, demir, kobalamin, sodyum, selenyum, omega-3 yağı, amino asitler gibi maddeleri bünyesinde barındırıyor.

Kokusu ve lezzetiyle yiyeceklerimize katkı malzemesi, baharat olarak kullandığımız maydanoz pek çok hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Vücud sağlığı için dahilide yararlar sağlayan maydanoz, harici kullanımlarda da sağlığa ve görünüme çok yararlar sağlamaktadır. Cilde ve saçlara kullanıldığında besleyen özelliğinin yanısıra, onaran, parlaklık kazandıran birçok faydalı faktör, kendini uygulama alanında gösterir.

Vücudun kendi başına ürettiği 11 adet amino asit haricinde, işlevlerini yerine getirebilmesi için ihtiyacı olan diğer 9 adet amino asid yumurtada bulunuyor. Yumurtayı beslenme listelerine almanın ne kadar önemli olduğu bu özelliğinden ayan beyan ortaya çıkıyor.

Amino sit ihtiyacının neredeyse tamamını bünyesinde barındıran yumurta, aynı zamanda vücudun olmazsa olmazlarından olan sinir sistemini katkılarıyla güçlendiren, trioid dostu selenyum (Bir adet yumurta selenyum ihtiyacının %22'sini karşılar) deposudur.

Protein ve proteinin işlenmesine ihtiyaç olan yağların kaynağı durumundaki yumurta; sporcuların özellikle vücut geliştirme ile uğraşanların besin çantası durumundadır.

Yumurtadan alınan kolesterolün kötü kolestrolü (LDL) desteklemediği tam tersine, içeriğindeki kolestrolün fosfolipidlerle (Hücre zarının geçirgenliğini sağlayan fosfata bağlı yağ asiti) dengelenmiş olduğundan iyi kolestrol (HDL taşıyıcısı durumundadır. İyi kolestrol (HDL) kaynağı olan yumurta aynı zamanda, vücudun ürettiği yada beslenme ile ile geçen kötü kolestrol (LDL) üretimini engelleyip seviyesini düşürür.

Yumurta, trigliserit (dışardan alınan şeker) düzeylerini düşürerek kalp hastalıkları riskini azaltan omega-3 asitlerini içerdiğinden, diyabet hastalıklarında fayda sağlar.

Balık kadar zengin miktarda D vitamini içeren yumurta, kemikler ve dişler tarafından kalsiyumun daha iyi emilmesini; dolayısıyla daha güçlü olmalarını sağlar.

FAYDALARI:

Yumurta tüketilmesi halinde insana doygunluk hissi verir. Böylelikle açlık krizlerine girilmemeiş olunur.

Mineral, yağ, vitamin açısından son derece zengin olan ve haşlanmış olarak tüketilen yumurta dogunluk vererek açlık krizine girilmesini önler. Açlık hissini erteleyen yumurta bu yönü ile pehriz sırasında, kişiye tokluk hissi vererek büyük kolaylık sağlar. Haşlanmış yumurtanın, verdiği proteinden çok fazlası o yumurtanın sindirimi için harcanacağından geriye vücut için gerekli olan vitaminler, mineraller kar olarak kalır. Yeterli enerjiyi, mineralleri, vitaminleri, yağ asitlerini vücuda nakleden yumurta bu haliyle; pehriz yapan kişiyi açlık ızdırabından kurtararak, aç kişiyi mutlu kılar.

Yumurta, özellikle D vitamini ve kalsiyum eksikliğinde ortaya çıkan kemik erimesi (osteoporoz) sorununa, taşıdığı D vitamini, kalsiyum ve diğer mineralleri ile fayda sağlar. Çocuklarda büyüme sürecinde kemik gelişimine ve kemik sağlığını korumada etkin olan yumurta, bu yönüyle gelişme çağını tamamlamış yetişkinlerde de kemikleri kuvvetlendirir. Kemik sağlığını korurken kuvvetli bir iskelet yapılanmasına, içerdiği D vitamini ve kalsiyum minerali ile katkıda bulunur.

Yumurtada bulunan kalsiyum ve D vitamini (yaklaşık balıkta olduğu oranlarda) vücuttaki kalsiyum eksikliğini giderip, dengesini sağlayarak dişlerinizin sağlıklı olmasını ve gelişmesini sağlar.

Antiseptik özelliği sayesinde vücudu enfeksiyonlara karşı korumasının yanı sıra, ağız içinde ve diş çürüklerinde oluşan virüsleri öldürür, enfeksiyon oluşumlarını yok eder.

Yumurta bünyesindeki selenyum ile sinir hücrelerini dolaysıyla sinir sistemini güçlendirir. Sinirlilik, asabilik, gerginlik halini minimize eder.

Yumurta içeriğinde; tiroid bezinin ürettiği T4 hormonunun, dokularda T3 hormonuna dönüşmesinde önemli rol oynayan dolaysıyla kanda depolanan T4 hormonu ile organların kullandığı T3 hormon miktarlarını ayarlayan 'deiyotinaz enzimini' oluşturan minerallerden biri olan selenyumu bol miktarda bulundurmaktadır. Bol miktarda selenyum ihtiva eden yumurta bu yönüyle; tiroid hastalığının oluşumunda, tedavisinde ve hormon denge seviyesinde etken bir faktördür. (Yüksek dozda selenyum alınırsa T3 -T4 hormon dengesizliği ortaya çıkar, Hipofiz bezinin ürettiği TSH / Tiroid uyarıcı hormonu ve T4 hormonu artar, T3 hormonu azalır ve TSH / Tiroid uyarıcı hormonu artarak hafif tiroid yetmezliği gelişir ve kilo alınır)

Yumurtanın içeriğinde bulunan biyotin (H vitamini yada B7 vitamini olarak anılan güzellik vitamini), B vitaminleri ve omega-3 yağı, cildin sağlıklı olması yanı sıra saçların ve tırnakların çabuk ve sağlıklı olması ve büyümesi üzerine etkilidir. Göz etrafındki sarkıntıları, şişlikleri alır.

Yumurtalarda bulunan fosfolipidler (Hücre zarının geçirgenliğini sağlayan fosfata bağlı yağ asiti), toksinlerin karaciğerden atılmasına yardımcı olur.

Lipoprotein (lipo:yağ esaslı protein) taneciklerini genişleten yumurta, kalp rahatsızlıklarının önüne geçer. Çok düşük yoğunluklu lipoprotein (lipo:yağ esaslı protein) üreten bünyelerin kalp rahatsızlıklarına yakalanma riski daha yüksek olduğundan, kalp sağlığı açısından etkin görev üstlenir.

Yumurtadan alınan kolesterolün kötü kolestrolü (LDL) desteklemediği tam tersine, içeriğindeki kolestrolün fosfolipidlerle (Hücre zarının geçirgenliğini sağlayan fosfata bağlı yağ asiti) dengelenmiş olduğundan iyi kolestrol (HDL) taşıyıcısı durumundadır. İyi kolestrol (HDL) kaynağı olan yumurta aynı zamanda, vücudun ürettiği yada beslenme ile ile geçen kötü kolestrol (LDL) üretimini engelleyip seviyesini düşürür.

Yumurta, trigliserit (dışardan alınan şeker) düzeylerini düşürerek kalp hastalıkları riskini azaltan omega-3 asitlerini içerdiğinden, diyabet hastalıklarında fayda sağlar.

Beynin en önemli yapı malzemesi olan kolin (vücud beslenmesinde şart olan baz esaslı madde) miktarını / oranını çoğaltan yumurta bu yolla; hafızayı güçlendirip, hafıza kaybını, erken bunamayı önler. Kişiye daha zinde, daha enerjik bir yaşam sunar.

Beyin sağlığı için çok gerekli olan kolin, aynı zamanda özellikle meme kanser riskini de azaltıyor. (Özellikle gelişme çağında yumurta yenmesi daha çok faydalı)

Vücut geliştirme eylemi içinde olanlar için, süt ve süt ürünlerinin verdiği katkıların benzerini verir. Protein ve besinleri enzimlettiren vede enerjiye dönüştüren asitleri ile vücud gelişimine katkıda bulunur. Besin yiyecek hamallığından (tüketilecek hacim ve ağırlık olarak) kurtarır.

Yumurta içeriğindeki, lütein ve zeaksantin isimli meddeler gözleri korur ve katarakt oluşum riskini azaltır. Bu maddelerin eksikliği ile ortaya çıkan, göz dokularında yıkıcı değişiklikler ve ve görme duyusu kaybı düzenli yumurta tüketimi ile önlenebilir. Göz sağlığımızı tesis etmede ve korumada faydalı olan bu maddeler ile daha net görme sağlanır.

Cinsel hormonların oluşumunda önem arzeden B vitaminleri, kadınlar için büyük önem arzetmektedir. Örneğin B9 vitamini (folik asit) yardımıyla, alyuvarlar ve fetüsün sinir tüpü oluşur. Bu oluşumun başarısı doğacak çocuğun zeka geriliği riski azaltır.

YAN ETKİLERİ:

Aşırı tüketiminden kaynaklanan yan etkiler olabileceği gibi, vücudun verdiği alerjik fonksiyonlar olabilir.

Aşırı haşlandığında içeriğindeki vitaminler ve enzimler yok olmakta vede azalmaktadır. Bu nedenle gerekli yararı vücuda taşıyamamaktadır.

UYGULAMALAR:

.......

son

UYARI: bitkisel ürünler, bitki yağları ve bitki özlerinin kullanımıyla ortaya çıkması muhtemel yan etkiler ve bu etkilerden kaynaklanabilecek zararlar hakkında bilgilendirme notu.
.... Sitemiz sayfalarında yer alan bilgiler; konusunda uzman sayılan kişi ve kurumların yayınlarından derlenmekte ve ürün başlıkları altında toplanarak sizlere sunulmaktadır.
Makalelerden derlenen yazılar faydayı duyurabilmeyi, fayda sağlayabilmeyi amaçlayan bilgi içerikli yayınlardır. Dolaysıyla, bilgilendirme dışında ve bilgi verme seviyesinin üstünde kabul edilmemesi gereken detay yazılardır.
Yazılarda aktarılan bilgiler, önerilenler yada tavsiye edilen uygulamalar tedavilerde kesinlikle kullanılması önerilen REÇETE-VARİ /direktifleryazılar olarak algılanmamalıdır.
Keyfe-kader çay-tonik-katkı-bakım-masaj-tadlandırıcı... gibi kullanımların dışında kalan rahatsızlıklara çare olarak kullanmadan önce tıbbi destek aranmalı dolaysıyla doktora danışılmalıdır.
Yazılarda yer alan tavsiyelerin doğrulukları sorgulanmalıdır. Önerilen bitki ve ürünlerin gerek bitki elde ediliş yöntemleri gerekse üretimleri hakkında bilgiler edinilmelidir. Bilgiler; atadan kalma yöntemlerle alınıp-verilmemeli, bitki çeşitlenmelerindeki ve üretimlerindeki yeni gelişmeler çerçevesinde bilgilerin güncellenmesi gerekmektedir.
Yazılar daha ziyade rahatsızlıklarda fayda sağlayan yada sağlayabilecek bilgiler olarak kabul edilip, asıl tedavilere yardımcı, rahatsızlıkları önleyici, tedavileri destekleyici, vücüt değerlerini dengeleyici, eksikleri tamamlayıcı, organizmaları işlevlerine kavuşturucu, bünye bağışıklığını takviye edici, fiziksel ve mental aktiviteleri kolaylaştırıcı, vitamin ve mineral aktarıcı doğal katkıların tanıtımı olarak görülmelidir.
Doktor tavsiyesine her zaman başvurulmalı, doktor kontrolündeki tahlil sonuçlarına göre hareket edilmelidir.
Her madde ve onların sentezlenmesi ile oluşturulan en iyi ilaç bile, dozu ayarlanmadığı sürece zehre dönüşebilir.
Yılan zehiri ve diğer zehirli metaryellerde ilaç yapımında kullanılıyor. Doğada en zehirli bitkilerden de ilaç elde ediliyor. Panzehir üretimlerinde de yine o maddeler kullanılıyor.
Dozu ayarlanmamış "su" da can alabiliyor. Hayatın kaynağı sayılan suyun, aşırı alımında ve saflaştırıldığında zehire dönüşüp ölümle sonuçlanabilen durumlara yol açtığı gibi, en yararlı bitkilerde her ne koşulda ve her ne tarifte olursa olsun, kontrolsüz ve aşırı tüketimleriyle vücutta yan etkiler meydana getirebilmektedir. Vücutta bazı alerjik etkilere neden olabilmektedir.
Bu nedenle her bitki fasılalı ve kontrollü olarak dikkatlice tüketilmelidir. Dikkat edilmezse, kronik rahatsızlıklar göz önüne alımmazsa, bünyede olan diğer hastalıkları, tetikleyebileceği göz önüne alınmalıdır. Eğer bu riskler hesap edilmez yada eldeki bilgilere göre hareket edilirse faydalı olan bitkiler, sağlığı etkileyen zararlı bitkiler konumuna gelebilir.
Her aşırı yüklenmeler gibi fazla vitamin alımıda organizmaya, organlara zarar verebilir. (Ihlamur, adaçayı çok rahatlatıyor, kasları gevşetiyor diye fazlaca alındığında en azından kalp kapakcıklarını ve mide kapakcığını yumuşatır, cinsel uyarımları geciktirebilir...vb..)
Bu nedenle, derlenerek yayınlanan yazılar ve tavsiyeler doktor reçetesi gibi görülmemelidir. Özellikle, kronik rahatsızlıkları olanlar doktora danışarak kullanmalıdır.
Farklı farklı hastalıklardan tedavi görenler, sürekli ilaç kullananlar, kronik hastalıklarla mücadele edenler, alerjik hassasiyeti olanlar mutlaka doktora danışmalıdır.
Özellikle, bitki yağları, extrantları, detoks halleri yoğunlaştırılmış bitki özleri olduğundan, bitki sıvısı olmaktan uzaklaşıp neredeyse ilaç konsantresi konumuna yaklaşmaya başlamıştır. (ilaç ve hap dozajlamasından elbette kat ve kat uzaktır. Ama aşırı tüketimle bu fark azalır. Organlarda olan başka bir hastalığı tetikleyebilir ya da tedavisine sekte vurabilir. Bu nedenle aşırı tüketimden ve süreklilikten kaçınmalı. Kullanıma haftada bir kez olsun ara verilmeli ve kişilerden kişilere değişse de yarar sağladığı tespit edilen oranlarda kalınmalıdır) Sürekli kullanımlar için doktora mutlaka danışmalıdır.
Sürekli kullanımlar yerine fasılalı ve aşırıya kaçmadan alınmakla yetinmeyip, vücutta fiziki değişiklikler gözlendiği gibi mental değişiklikler de gözlenmelidir.
Alerjik bünyeye, kronik rahatsızlıklara sahip olanlar ile sürekli ilaç kullananlar daha dikkatli olmalı ve bu nedenle mutlaka doktora danışılmalıdır. Kullanılan ilaçların etkisini azaltmamak, hesaplanmayan sonuçlarla karşılaşmadan bitkilerden yararlanabilmek için.

SAFRANLI YAŞAMA DAVET EDİYORUZ...

'Sağlıklı yaşama' katkımız olursa ne mutlu bize...

En pahalı baharat olması, değerinden, kıymetinden, etkisinden ve faydasından olan safran; tüm bu özellikleri göz önüne alındığında, karşılığını kat ve kat ödeyen bir baharattır.
Etkisine bakıldığında 'pahalı' kavramının göreceli olduğu anlaşılır. Safranın, 50-80 lira (4-5 $) gibi bir fiyata satılan 1 gramıyla en az 50 fincan çayı 'sağlık iksiri' olarak içebilirsiniz.
Kahvehane çayının yarı fiyatına içebilen 'safran', sizce pahalı olabilir mi? Karşılığını veremese! 'o fiyatlara' ulaşamayacağı gibi, ekimide yapılamaz.
Fiyatını saptayan faktörlerin başında; etkisinin vazgeçilmezliği, dekardan ~0,5 kg elde edilmesi ve üretimdeki meşakkatin derecesi gelmektedir.


Safran Abla