BESİNLER

DEVALAR

DOĞANIN ŞİFA HAZİNELERİ

Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla


Tarçın, Zencefil, Zerdeçal

Yulaf, Sumak, Susam, Keten

Sarmısak, Soğan, Ceviz, Fındık

Yağ, Süt, Yoğurt, Sirke, Su

Kırmızı Et, Tavuk, Balık, Yumurta

Mineraller, Maddeler, Bileşikler

VİTAMİNLER - DETOKSLAR


BESİN BÜLTENİ

MAYDANOZ

Vitamin, Mineral, Besin, Şifa

GENEL BİLGİ:

Maydanozun içeriğinde; A, C, E ve K vitaminleri ile B9 vitamini (folikasitin kaynağı), demir, kalsiyum, lif, potasyum, çinko, fosfor, magnezyum ve çeşitli mineraller bulunmaktadır.

Kokusu ve lezzetiyle yiyeceklerimize katkı malzemesi, baharat olarak kullandığımız maydanoz pek çok hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Vücud sağlığı için dahilide yararlar sağlayan maydanoz, harici kullanımlarda da sağlığa ve görünüme çok yararlar sağlamaktadır. Cilde ve saçlara kullanıldığında besleyen özelliğinin yanısıra, onaran, parlaklık kazandıran birçok faydalı faktör, kendini uygulama alanında gösterir.

Provitamin (Vücuda dışardan alınan ve işlemlerden sonra vitamin haline dönüşen. A vitamini gibi vitaminler kendilerini katalize edecek enzimlere ihtiyaç duyar. Dikkat edilirse besin tablolarında A vitamin miktarı miligram cinsinden ifade edilme yerine, "IU" / Internasyonal Unite ile ifade edilir) ve antioksidan kaynağı olan maydanoz, bu özellikleri ile kendi sınıfında ayrılacalıklı bir yere sahiptir. ("IU": Internasyonal Unite / Dünya ölçü birimi. NŞA bir mikromol subsratın -- işlenen maddenin -- ürüne dönüşmesini katalize eden enzim miktarı)

FAYDALARI:

Maydanoz antibakteriyel yapısıyla bağışıklık sistemini güçlendirir. İçeriğindeki A, C, K vitaminleri ile folat (B9 folik asit muhteviyatlı) bağışıklık sisteminizi güçlendirirken, A vitamini aynı zamanda lenfosit ve beyaz kan hücreleri üzerinde doğrudan etkili oluyor. Maydanoz vücutta bakteriyel ve mikrobik enfeksiyonlara koruma ve mücaadele ortamı sağlar.

İçeriğindeki folik asit (B9) sayesinde kalp dostu olan bir besin kaynağıdır. Maydanozun içerdiği folik asit kalp için çok faydalıdır. Maydanozda bulunan folik asit (B9), kalp krizi riskini artıran homosistein (Kandaki pıhtılaşmayı, damar yaşlanmasını artıran amino asit / protein oluşturan) miktarının tehlikeli boyutlara yükselmesini önlediği için kalp sağlığı açısından çok önemlidir. Kan basıncı seviyesini düzenlediği için kalp krizi riskini azaltır.

Fazla sıvıları atarak damarlar üzerindeki baskının azaltılmasına, kanı temizleyerek kan basıncının düşmesine katkıda bulunan maydanoz, kan dolaşımını normalde kalmasına yardımcı oduğu gibi; diabet hastalarda kan şekerinin düşmesinde de rol oynar.

İçeriğindeki demir minerali sayesinde günlük demir ihtiyacının bir kısmını karşılar. Bu nedenle kansızlığa yarar sağlar.  Anemi rahatsızlığı olan kişilerin tüketmesi tavsiye edilir.

Vücutta biriken, birikintiler meydana getiren istenmeyen sıvı toplanmaları olan ödemlerin sindirim sistemi yoluyla dışarıya atılmasını sağlar. Ödemlerin atılmasıyla vücudda oluşan şişkinlikleride gidermiş olur. (Ödem sorunun için; 1 bardak kaynar suya birkaç dal maydanoz saplarını eklenir. Demlendikten sonra aç karna içilir).

Provitamin (Vücuda dışardan alınan ve işlemlerden sonra vitamin haline dönüşen vitamin) ve antioksidan kaynağı olan, böbrek taşları, ödem, şeker hastalığı, kanser hastalığı, kemik rahatsızlığı, kansızlık, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkindir

Vücudu hastalıklara karşı koruyan patojen (bakteri, virüs gibi) ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişin tümü. A, E, C, B itaminleri, karotenler, demir çinko ve selenyumdur.

Maydanoz; diüretik (idrar söktürücü, fazla sıvıyı dışarı attırıcı) etkisi nedeniyle kan basıncını düşürerek, tansiyon düşürücü etkisi vardır.

Maydanoz; içeriğindeki flavon-glikozidinden (flavon: antioksidan maddeler + glikozin: şeker esaslı. İkisinin oluşturduğu bileşik) dolayı, diüretik (idrar söktürücü, fazla sıvıyı dışarı attırıcı) etkisi göstererek idrar söktürüp fazla sıvıları dışarı atar.

Maydanoz; içeriğindeki flavon-glikozidinden (flavon: antioksidan maddeler + glikozin: şeker esaslı. İkisinin oluşturduğu bileşik) dolayı böbrek taşı, safra kesesi taşı ve enfeksiyonlarının tedavisinde yararlıdır.

(Safra kesesi iltihaplanmaları için; 4 bardak su içine atılan iki tutam maydanoz 5-6 dakika kaynatıldıktan sonra sülerek kullanıma hazırlanır. Sabah akşam olmak üzere günde iki kez birer çay bardağı ölçüsünde içilir)
(Böbrek taşları için; bir tutam maydanoz kök ve sapı kaynar suya atılarak demlenir. Su içilecek ılıklığa ulaştığında süzülerek içilir)

Vücuttaki ödemi atar. Ödem bir kişinin vücudunun normal şartlarda tutulması gerekenden daha fazla miktarda sıvı tutması durumudur. Bu sıvının birikimi nedeniyle vücut şişer. Organlarda biriken ödem ve iltihabik sıvıları dışarı atılmasına içeriği sayesinde katkıda bulunan maydanoz, bu özelliğyle kanı ve karaciğeri zehirli maddelerden temizlenmesine yardımcı oluyor.
(Ödem atımı için; bir tutam maydanoz 1 bardak su içine atılarak kaynatılarak demlenir. Su içilecek ılıklığa ulaştığında bir çay bardağı ölçeğinde içilir)

Tırnak iltihabına iyi gelir. Tırnak iltihabı tedavisi için iki bardak suya 2 tutam maydanoz koyularak 8-10 dakika kaynatılır. Ilımaya bırakılan kaynamış maydanoz, süzlerek posası ve suyu ayrılır. Posası tırnağın üzerine konup sarılır. Maydanoz posası ile tedaviye iltihap boşalıncaya kadar devam edilir. geriye kalan maydanoz suyu, ödem attırıcı olarak içilebilir.

Diş ve diş eti hastalıklarına karşı koruyucu görev görüyor. Klorofil içeren maydanoz antibakteriyel özelliğe de sahip. Ağız kokusunun giderilmesinde de etkili olur.

Maydanoz ciddi bir hastalığın nedeni olmadığı takdirde mide bulantısına iyi geliyor.Yaprakları ve sapı antiseptik olan maydanozun gaz giderici etkisi de mevcut.

Maydanozun beta karoten (A vitamini dönüşümünün öncül maddesi. Pigment) ve C vitamini içeriği sayesinde anti-inflamatuar (iltihapla savaşan madde) özelliği bulunuyor. Böylelikle artrit (eklemlerde vücud tarafından üretilen iltihapla oluşan eklem ağrısı) kontrolünde önemli fayda sağlayan maydanoz, romatoid artrite (Romatizmal iltihaplar. İltihaplı romatizma) hastalığında da etkindir.

Maydanoz içeriğindeki beta karoten (A vitamini dönüşümünün öncül maddesi. Pigment) sayesinde retina sağlığını korur. Karaciğerde, A vitaminine dönüşmesi için depolanan A provitaminini, A vitamine dönüştüren beta-karotene sahip olduğundan maydanoz; göz sağlığınını koruyan çok önemli bir bitkidir.

Maydanozun en çok faydalı olduğu sorunlardan biride cilt sağlığıdır. Serbest radikallere karşı çok etkili olan maydanoz; özellikle akne ve sivilce sorunlarına karşı etkilidir.

A vitamininin öncül maddesi betakaroten (A vitaminin vücudda oluşmasına temel oluşturan ve havuca, bal kabağına turuncu rengi veren madde) sebzelerde ve C vitamini içeriğinden dolayı antioksidan özelliğe sahip olan maydanoz serbest radikallerin oluşumunu engelliyor.

Maydanoz aynı zamanda kansere karşı da koruyucu etki gösteriyor. Kanser hücreleri ile savaşacak enzimlerin oluşumunda rol oynayarak, o enzimleri aktif hale getirerek serbest radikallere karşıı mücadele ederek kansere karşı savaşan bir bitkidir.

YAN ETKİLERİ:

Fazla tüketim, hamilelik döneminde kasılmaları artırarak riskler oluşturabilir. Emzirme döneminde de diüretik etkisi nedeniyle süt salgısının azalmasına yol açabilir.

Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsanız, dikkatli olun.İçeriğindeki K vitamini ile kan sulandırıcı ilaçlar etkilişime girerek kan sulandırma tedavilerinde sorunlara yol açıyor. İçeriğindeki K vitamini kanı pıhtılaştırmada önemli bir madde olması, kan sulandırma ilaçlarınının özelliklerini bloke ediyor. Dolaysıyla kan basıncını yükselttiğinden çeşitli yan etkileri beraberinde ortaya çıkarıyor. Kan sulandıcı kullanmak zorunda olanlarla, yüksek tansiyonu olanlar maydanoz tüketimine dikkat etmeli, maydanoz kürlerinde uzak durmalı. Doktor tavsiyesi olmadan maydanoz kürleri, detoksları yapmamalıdır.

Maydanozun diüretik (sıvıları dışarı attıran / idrar söktürücü) özelliği nedeniyle zayflama kürlerinin, zayıflama detokslarının gözdesi durumundaki maydanoz, bilinçsizce ve aşırı kullanıldığında vücut sağlığına zarar vermekte, dengeleri bozmaktadır. Sıvı atarak zayıflama sağlanıyor izlenimi veren bu uygulamalar, beden sağlığına veren yanılgılaa dönüşebiliyor. Maydanoz detoksu olan diyet programlarına dikkat edilmeli, "zayıflama; yağ ağırlığından olmadığı sürece doğru zayıflama olmadığı" hatırdan çıkarılmamalıdır.

Aşırı kullanımlar, ciltte döküntüye ve cildin güneşe daha hassas hale gelmesine yol açabilir.

UYGULAMALAR:

Safra kesesi iltihaplanmaları için; 4 bardak su içine atılan iki tutam maydanoz 5-6 dakika kaynatıldıktan sonra sülerek kullanıma hazırlanır. Sabah akşam olmak üzere günde iki kez birer çay bardağı ölçüsünde içilir.

Böbrek taşları için; bir tutam maydanoz kök ve sapı kaynar suya atılarak demlenir. Su içilecek ılıklığa ulaştığında süzülerek içilir.

Ödem atımı için; bir tutam maydanoz 1 bardak su içine atılarak kaynatılarak demlenir. Su içilecek ılıklığa ulaştığında bir çay bardağı ölçeğinde içilir.

Tırnak iltihabına iyi gelir. Tırnak iltihabı tedavisi için iki bardak suya 2 tutam maydanoz koyularak 8-10 dakika kaynatılır. Ilımaya bırakılan kaynamış maydanoz, süzlerek posası ve suyu ayrılır. Posası tırnağın üzerine konup sarılır. Maydanoz posası ile tedaviye iltihap boşalıncaya kadar devam edilir. geriye kalan maydanoz suyu, ödem attırıcı olarak içilebilir.

son

DEREOTU

Vitamin, Mineral, Besin, Şifa

GENEL BİLGİ:

Kimyasal koruyucu ve bakteriyostatik (Bakterilerin üremesini önleyici. Antibiyotikleri meydana getiren; 'bakterisid / bakteri öldürücü' özelliği yanısıra ikinci gurubu oluşturan maddelerdir bakteriyostatikler) özelliklere sahip olan dereotu; A viatmini, C vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum kaynağıdır. Flavonoidler (ajan madde), monoterpenler (kalsiyumun, tuzların ve yağların çözünürlülüğünü artıran hidrokarbon mineral)oldukça zengindir.

FAYDALARI:

Sindirim sisteminin, vücuda gerekli tempoda çalışmasında büyük rol oynar. Sindirim sistemi kaynaklı mide ağrılarını, mide kramplarını, hazımsızlık gibi rahatsızlıklarını tedavi etmede etkilidir. Gastrit, ülser gibi rahatsızlıkların oluşmasını önlediği gibi tedavisi sırasındaki iyileşme sürecini kısaltır.

Mide rahatsızlıkları ve bağlamında sindirim sistemi üzerinde iyicil etkisi olan dereotu, aynı zamanda soğuk algınlıklarından, gıdalardan ve sindirim sisteminden kaynaklı gaz oluşumlarını defetmekte de birincil derecede faydalı bir bitkidir.

Vücutta birikerek başta kalp olmak üzere birçok organ üzerinde oluşturduğu baskı ile rahatsızlık veren, rahatsızlıkları tetikleyen gazın bünyeden dışarı atılmasında etkili olur. Kalp rahatsızlarına kadar ulaşan göğüs ağrılarına da neden olan gazı gidererek sağlıklı yaşama katkıda bulunur.

Sindirim sisteminde oluşan gazların yemek borusundan yukarıya doğru çıkmasıyla meydana gelen hıçkırığın önlenmesinde ve giderilmesinde oldukça önemli bir bitkidir. Sindirim sistemindeki gazların neden olduğu hıçkırıkların yanı sıra, bazı alerji ve sinirsel bozukluklardan dolayı ortaya çıkan hıçkırık problemini gidermedede çok etkilidir.

İhtiva ettiği kalsiyum mineralleri sayesinde kemik sağlığı açısından çok yararlıdır. Özellikle yaşlılık ile kadınlarda menopoz sonrası oluşan kemik erimelerinin önüne geçmek için etkilidir. Kemiklerin erimesine neden olan kalsiyum mineral eksilmesini tamamlayarak kemik kayıplarının önüne geçer.

Çocuklarda gelişim sürecinde, adetten kesilen kadınlarda ve yaşlılarda kemik sağlığını korumada etkin olan dereotu, gelişme çağını tamamlamış yetişkinlerde de kemikleri kuvvetlendirir. Kemik sağlığını korurken kuvvetli bir iskelet yapılanmasına, içerdiği kalsiyum minerelleri ile katkıda bulunur.

Dereotunun, kötücül kollestrol (kötü kolesterolü -LDL: düşük yoğunluklu lipoprotein-) üzerinde iyileştirici bir etkisi vardır. Dereotu, trigliserit (Kollestrol: karaciğerce üretilen ve kan yoluyla dağılan 'lipit' adı verilen bir tür yağ benzeri madde iken, trigliserit enerji kaynağı olan kanda bulunan yağdır. Fazlası zararlı olan bu yağ yeteri seviyelerde Karaciğer ve hücrelerde depolanır) ve kolestrol seviyelerini düşürerek dolaşım sistemini rahatlatır. Kan dolaşımını normal düzeyde kalmasına yardımcı olur. Dolaysıyla kan şekeri düşüklüğüne mani olduğu gibi bünyede kan şekerinin düzenli olmasına, dengelenmesine katkıda bulunur.

Flavonoidler (ajan madde), monoterpenler (kalsiyumun, tuzların ve yağların çözünürlülüğünü artıran hidrokarbon mineral) oldukça zengin olan dereotu, solunum sistemini, dokularını ve organlarını temizler. Öksürük olarak ortaya çıkan yada alerji ile ortaya çıkan solunum yolu rahatsızlıklarını gidermede ve önlemede çok faydalıdır.

Dereotu antibakteriyel yapısıyla bağışıklık sistemini güçlendirir. Dereotu vücutta bakteriyel ve mikrobik enfeksiyonlara koruma ve mücaadele ortamı sağlar.

Antibakteriyal özellikleri sahip olan dereotu, bu özelliği ile ağız, diş etleri, boğaz, solunum sistemi içinde oluşan enfeksiyonları giderdiği gibi, oluşmalarına da izin vermez.

Antioksidan özelliği ile de ağız, diş etleri ve solunum yolu üzerinde oluşacak serbest radikallerin (oksijenin elektronlarını kaybederek ayrışması / okside olarak dayanıklılık ve kalıcılık kazanmış olan moleküler saldırganlardır. Hücreleri parçalayarak yaşlanma gibi süreçleri hızlandıran zararlı maddelerdir) yok edilmesinde ve oluşumunu önlemede aktif rol oynar.

Dereotunun yaprakları, ağız kokusunu önler ve ferah bir nefese sahip olmayı sağlar

Doğal insülün görevi yaptığından diyabet hastalarına çok iyi gelir.

Dereotunun içerdiği uçucu yağlar yüklendikleri yapılar sayesinde sedatif (sakinleştirici, bunaltıyı gideren madde) ve hipnotik (merkezi sinir sistemini yavaşlatıp uyku sağlayan madde) uyarıcı rolünü aynı anda üstlenir. Böylece kişi sakinleşir, relaks hale geçer, uyku problemi asgari düzeye düşer.

Bir, iki tutam dereotu yatmadan önce alındığında, içeriğindeki ucucu yağlar ve vitaminler (B6), sinir sistemindeki gerginlikleri alacağından, rahat bir uyku çekilir.

Sakinleştirici, rahatlatıcı özelliklerinden dolayı dereotu aynı zamanda deprasyonlara karşıda iyi bir ilaçtır.

Dereotu her doğal ürün gibi bazı kanser türlerine karşı vücudu koruyucu etki göstermektedir. Kanser oluşumuna karşı duyarlı olan bazı enzimlerin vücut tarafından üretilmesine katkıda bulunan dereotu, bu yönüyle kansere karşı koruyucu özellikler taşımaktadır. Üretimine katkıda bulunduğu antioksidan gibi davranışlar sergileyen enzimlerle; vücuttaki serbest radikaller ile mücadele etmektedir

Anti-iltihabik özelliklere sahip olan dereotu; iltihap oluşumu ile ilişkili olan eklem iltihabı, romatizma ve gut hastalığı gibi hastalıklardan kaynaklanan ağrıların giderilmesinde etkindir.

İçeriğindeki uçucu yağların barındırdığı mineraller sayesinde mikropların neden olduğu ishali gidererek, sindirim ve boşaltım sisteminin normale dönmesini sağlar.

Dereotu, regl düzensizliklerini gidererek peryotu sağlıklı hale getirir. Flavonoidler (ajan meddeler) bakımından zengin bir bitki olan dereotu, regl döneminde akıntının düzenlemesini, hormonların salgılanmasını, kan akışınını dengelenmesini sağlar.  Regl döneminde oluşan ağrıların, krampların giderilmesinde yardımcı olur.

Mantarlara ve dizanteri sonucu oluşan mantar enfeksiyonlarına karşı, doğada dezenfekte olan içeriğindeki uçucu yağları mantar enfeksiyonları engellemek için yardımcı olabilir.

YAN ETKİLERİ:

Özel durumlar hariç normal kullanımında herhangi bir yan etkisi olmayan dereotunun, aşırı tüketildiğinde bazı yan etkileri olabilir.

Hamile ve emziren kadınların tüketim oranları için doktora danışmasında, Labarutuvar sonuçlarına göre hareket etmesinde fayda vardır.

Dereotu suyu ve dereotu, cildi güneş ışığına karşı hassas hale getirdiğinden güneş yanığı riskini artırır.

Dereotunun kanı sulandırma ve kan dolaşımını hızlandırma özelliği olduğundan; kan sulandırıcı ilaç kullananların, pıhtılaşma problemleri olanların kullanmaması ve kısıtlı miktarlarlada olsa kullanmadan önce doktora danışması faydalıdır.

Yine kan sulandırma ve dolaşımı hızlandırma özelliğine bağlı olarak, kanamaların olmaması için regl dönemlerinde kullanılmaması faydalıdır.

Çok fazla miktarda dereotu tüketmekdereotuna hassas kişilerde alerjik etkiler gösterebilir. Bu durumda doktora baş vurulmalıdır.

Kandaki şeker seviyesini düşürücü özellik taşıdığından, diyabet hastalarının aşırı dereotu tüketmeleri sakıncalı olabilir. Doktora danışılmalıdır.

UYGULAMALAR:

.........

.........

son

NANE

Vitamin, Mineral, Besin, Şifa

GENEL BİLGİ:

Nane içeriğinde; A, C ve B6 vitamini, demir, kalsiyum, lif, potasyum, sodyum, magnezyum ve zengin mineraller bulunmaktadır..

Kokusu ve lezzetiyle yiyeceklerimize katkı malzemesi, baharat olarak kullandığımız nane pek çok hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Vücud sağlığı için dahilide yararlar sağlayan nane, harici kullanımlarda da sağlığa ve silüete çok yararlar sağlamaktadır.

Gerek taze ve kuru nane formunda kullanımları ile gerekse nane yağı, nane ekstrantı (Özgün yöntemlerle kurutulmuş bitkilerden; damıtma, ozmoz gibi yada suda, alkolde çözündürme gibi tekniklerle elde edilerek yoğunlaştırılan ve ilaç hammaddesi olarakta kullanılan bitki özü. Kuru, sıvı ve yoğunlaştırımış olarak elde edilmiş, ait olduğu bitkinin özünün istenilen kısmını yada tamamını içeriğinde barındıran etken madde), nane aroması kullanımları ile nane; mide, mide bulantısı, hazımsızlık, ağız sağlığı rahatsızlıklarına, ağız ve boğaz bakteriyel oluşumlarına, sindirim sorunlarına etkilidir.

Nanenin güçlü aroması, astım ve soğuk algınlığından kaynaklanan burun, boğaz ve akciğer tıkanıklıklarının giderilmesinde oldukça etkili olduğu gibi; boğazı, burnu ve diğer solunum kanallarını rahatlatıp, kronik öksürüğe neden olan tahrişleri giderir. 

Nane yağı gibi aromasını taşıyan sıvı nane; koklandığında nefes ferahlığı verdiği gibi, ağız, boğaz ve solunum yolları en feksiyonlarında yararlı olur. Baş ağrısı ve migrenlede ilintili olan, iltihap ve ateş artışınıda hafifleten nane, doğal olarak yatıştırıcı bir bitkidir.

FAYDALARI:

Yaprakları ezilerek (nane aroması haline getirilen) tüketilen taze nane, baş ağrılarına karşı etkilidir. Alına, buruna sürüldüğünde baş ağrısını keser. Migrenlede ilintili olan ağrı, iltihap ve ateş artışına karşıda etkilidir

Yaprakları ezilerek elde edilen nane aroması yada nane yağı gibi ürünler bulantısına, karın ağrılarına karşı etkilidir.

Nanenin güçlü ve ferahlatıcı yapısını en iyi biçimde sunan aroması, astım ve soğuk algınlığından kaynaklanan burun, boğaz tıkanıklığının, akciğer bronş hacimsizliklerinin giderilmesinde oldukça etkilidir. Nane boğazı, burnu ve solunum kanallarını rahatlatır bu mahallerde bulunan tahrişleri giderir. Dolaysıyla, kronik öksürüğe neden olan tahrişlerde giderilmiş, kronik öksürük sonlandırılmış olur.

Nane gevşetici özellikler taşıdığından, düzenli nane kullanımı (Günde 1-3 tutam. Gün içinde farklı zamanlarda birer tutam. Günde 1 fincan taze nane çayı) nefes almakta zorluk yaşayan astım hastalarına rahatlık sağlar. Tıkanıklıkları giderir. Dikkat edilmesi gereken nokta; nefesimi açıyor rehavetine kapılarak nane kullanımını aşırıya dayandırmaktır. Çok fazla nane kullanılması, boğazı ve solunum yollarını tahriş edebilir.

Nane antibakteriyel ve antiseptik (mikrop öldürücü) özelliklere sahip olduğundan ağız içindeki bakterileri yok eder. Bakteri yapılanmasını ve gelişmesini engelleyerek ağız ve diş sağlığını korumada rol oynar.

Ağız ve diş etlerinde oluşacak hastalıklara ve ağız-nefes kokularına karşı taze nane yaprağı (2-3 yaprak) çiğneyebilir, nane içerikli gargaraları kullanabilirsiniz. (Taze nane aromasıda aynı faydayı sağlar. 1 tutam nane ezilir, 1/2 çay bardağı su ile karıştırılır)

Kuru nane (C vitaminince zengin) sindirim sistemini üzerinde uyarıcı etkide bulunmasından dolayı; salata, cacık, yoğurt, çorba gibi yiyeceklere katılarak tüketilmelen nane, metobolizmayı hızlandırarak kilo vermenize yardımcı olacaktır.

C vitaminince zengin olan kuru nane bağışıklık sistemini güçlendirir. İyi bir doğal antibiyotiktir. Bağışıklık sistemimize katkıda bulunabilmesi için kuru naneyi; yemeklerde, çorbalarda, salata, yoğurt ve cacık gibi yardımcı yiyeceklerde bol miktarda kuru nane tüketmeliyiz.

Nanenin içeriğinde bulunan A vitamini, göz sağlığını korumaya yardımcı olur. Miyop hastalığı için havuç, maydanoz gibi A vitamini taşıyıcıları kadar etkilidir.

Taze nanenin, zindelik, bilinç berraklığı verdiği dolaysıyla, hafızada olan bilgilere ulaşmada ve bilgiyi hafızada tutmada etkin olduğu araştırmalarla ortaya koyulmuştur. Bırakın taze naneyi, naneli sakız ve nane aromalı yiyecekler bile bu faydayı sağlamaktadır. (Ağıza bir yaprak taze nane alınıp çiğnenebilir. Böylece hem nefes açılır, hemde ağız kokularındanda, enfeksiyonlardanda, potansiyel ağrılardanda kurtulunabilinir)

Nanenin insan vücudu üzerinde rahatlatma etkisi olduğundan strese, gerginliğe karşı çok iyi gelir. Nanenin, aromaterapi (terapi sıvısı) olarak kullanılması bu nedenledir. 

Klinik çalışmalar, deneysel çalışmalar; nane içeriğinde bulunan bazı enzimlerin, her doğal üründe olduğu gibi bazı kanser türlerine karşı önleme ve tedavi etkisi olduğunu ortaya koymuştur.

Hormon dengesini düzenleyen bir etkiye sahiptir. Bünyesinde güçlü organik bileşikler barındıran kuru nane, özellikle kadınlarda aşırı testosteron düzeylerini azaltarak, hormonal dengeyi düzenler.

Gül suyu ile karıştırlan nane yaprakları, akne gibi cilt lekelerine karşı fayda sağlar (yarım çay bardağı içersine 1 saat kadar bırakılarak özünün gül suyuna geçmesi beklenir. Karışım lekeler üzerine uygulandıktan 3-5 dakika sonra yıkanıp kurulanır. Düzenli olarak uygulamalar sonrasında gözle görülen iyileşmeler elde edilir).

Saman nezlesi gibi mevsimsel alerjilere karşı, nane ekstrantları (Özgün yöntemlerle kurutulmuş bitkilerden; damıtma, ozmoz gibi yada suda, alkolde çözündürme gibi tekniklerle elde edilerek yoğunlaştırılan ve ilaç hammaddesi olarakta kullanılan bitki özü. Kuru, sıvı ve yoğunlaştırımış olarak elde edilmiş, ait olduğu bitkinin özünün istenilen kısmını yada tamamını içeriğinde barındıran etken madde) önleyici olarak çok yararlı olmaktadır. Alerjik fonksiyonlara sebep olan bazı kimyasalların salınımını önlemesi, engellemesi onun alerjilere karşı kullanımını özendirmiştir.

Pürüzsüz olana kadar ezilip yoğrulan (merhem gibi) taze nane yaprakları kafa derisine sürüldüğünde, kafa derisini yeniler ve tahrişi giderir. Bitkisel ilaç haline gelen nane ayrıca bütün vücuda yayılan mentol etkisi ilede ferahlıkta verir.

YAN ETKİLERİ:

Aşırı dozlarda alınan taze nane yaprakları zehirli olabilir. Saf mentol toksindir ve çok fazla alınmamalıdır.

Reflü hastalığı (GÖRH) ile ilişkili semptomlar ortaya çıktığında, sindirim ve sindirim sistemlerine yönelik nane kullanımı zarar verebilir.

Safra taşı olanlar yada safra taşı geçmişi olanlar, hamileler, emziren anneler naneyi tedavi aracı olarak kullanmadan önce doktora danışmalıdır.

Bebeklerde ve 5 yaşın altındaki çocuklarda nefes almayı zorlaştırabileceğinden nane yağını (hatta tüm ekstrant denilen, damıtılmış yada çözeltilmiş tüm bitki özü denilen yağlar) kesinlikle kullanılmamalıdır.

UYGULAMALAR:

.......

.......

son

UYARI: bitkisel ürünler, bitki yağları ve bitki özlerinin kullanımıyla ortaya çıkması muhtemel yan etkiler ve bu etkilerden kaynaklanabilecek zararlar hakkında bilgilendirme notu.
.... Sitemiz sayfalarında yer alan bilgiler; konusunda uzman sayılan kişi ve kurumların yayınlarından derlenmekte ve ürün başlıkları altında toplanarak sizlere sunulmaktadır.
Makalelerden derlenen yazılar faydayı duyurabilmeyi, fayda sağlayabilmeyi amaçlayan bilgi içerikli yayınlardır. Dolaysıyla, bilgilendirme dışında ve bilgi verme seviyesinin üstünde kabul edilmemesi gereken detay yazılardır.
Yazılarda aktarılan bilgiler, önerilenler yada tavsiye edilen uygulamalar tedavilerde kesinlikle kullanılması önerilen REÇETE-VARİ /direktifleryazılar olarak algılanmamalıdır.
Keyfe-kader çay-tonik-katkı-bakım-masaj-tadlandırıcı... gibi kullanımların dışında kalan rahatsızlıklara çare olarak kullanmadan önce tıbbi destek aranmalı dolaysıyla doktora danışılmalıdır.
Yazılarda yer alan tavsiyelerin doğrulukları sorgulanmalıdır. Önerilen bitki ve ürünlerin gerek bitki elde ediliş yöntemleri gerekse üretimleri hakkında bilgiler edinilmelidir. Bilgiler; atadan kalma yöntemlerle alınıp-verilmemeli, bitki çeşitlenmelerindeki ve üretimlerindeki yeni gelişmeler çerçevesinde bilgilerin güncellenmesi gerekmektedir.
Yazılar daha ziyade rahatsızlıklarda fayda sağlayan yada sağlayabilecek bilgiler olarak kabul edilip, asıl tedavilere yardımcı, rahatsızlıkları önleyici, tedavileri destekleyici, vücüt değerlerini dengeleyici, eksikleri tamamlayıcı, organizmaları işlevlerine kavuşturucu, bünye bağışıklığını takviye edici, fiziksel ve mental aktiviteleri kolaylaştırıcı, vitamin ve mineral aktarıcı doğal katkıların tanıtımı olarak görülmelidir.
Doktor tavsiyesine her zaman başvurulmalı, doktor kontrolündeki tahlil sonuçlarına göre hareket edilmelidir.
Her madde ve onların sentezlenmesi ile oluşturulan en iyi ilaç bile, dozu ayarlanmadığı sürece zehre dönüşebilir.
Yılan zehiri ve diğer zehirli metaryellerde ilaç yapımında kullanılıyor. Doğada en zehirli bitkilerden de ilaç elde ediliyor. Panzehir üretimlerinde de yine o maddeler kullanılıyor.
Dozu ayarlanmamış "su" da can alabiliyor. Hayatın kaynağı sayılan suyun, aşırı alımında ve saflaştırıldığında zehire dönüşüp ölümle sonuçlanabilen durumlara yol açtığı gibi, en yararlı bitkilerde her ne koşulda ve her ne tarifte olursa olsun, kontrolsüz ve aşırı tüketimleriyle vücutta yan etkiler meydana getirebilmektedir. Vücutta bazı alerjik etkilere neden olabilmektedir.
Bu nedenle her bitki fasılalı ve kontrollü olarak dikkatlice tüketilmelidir. Dikkat edilmezse, kronik rahatsızlıklar göz önüne alımmazsa, bünyede olan diğer hastalıkları, tetikleyebileceği göz önüne alınmalıdır. Eğer bu riskler hesap edilmez yada eldeki bilgilere göre hareket edilirse faydalı olan bitkiler, sağlığı etkileyen zararlı bitkiler konumuna gelebilir.
Her aşırı yüklenmeler gibi fazla vitamin alımıda organizmaya, organlara zarar verebilir. (Ihlamur, adaçayı çok rahatlatıyor, kasları gevşetiyor diye fazlaca alındığında en azından kalp kapakcıklarını ve mide kapakcığını yumuşatır, cinsel uyarımları geciktirebilir...vb..)
Bu nedenle, derlenerek yayınlanan yazılar ve tavsiyeler doktor reçetesi gibi görülmemelidir. Özellikle, kronik rahatsızlıkları olanlar doktora danışarak kullanmalıdır.
Farklı farklı hastalıklardan tedavi görenler, sürekli ilaç kullananlar, kronik hastalıklarla mücadele edenler, alerjik hassasiyeti olanlar mutlaka doktora danışmalıdır.
Özellikle, bitki yağları, extrantları, detoks halleri yoğunlaştırılmış bitki özleri olduğundan, bitki sıvısı olmaktan uzaklaşıp neredeyse ilaç konsantresi konumuna yaklaşmaya başlamıştır. (ilaç ve hap dozajlamasından elbette kat ve kat uzaktır. Ama aşırı tüketimle bu fark azalır. Organlarda olan başka bir hastalığı tetikleyebilir ya da tedavisine sekte vurabilir. Bu nedenle aşırı tüketimden ve süreklilikten kaçınmalı. Kullanıma haftada bir kez olsun ara verilmeli ve kişilerden kişilere değişse de yarar sağladığı tespit edilen oranlarda kalınmalıdır) Sürekli kullanımlar için doktora mutlaka danışmalıdır.
Sürekli kullanımlar yerine fasılalı ve aşırıya kaçmadan alınmakla yetinmeyip, vücutta fiziki değişiklikler gözlendiği gibi mental değişiklikler de gözlenmelidir.
Alerjik bünyeye, kronik rahatsızlıklara sahip olanlar ile sürekli ilaç kullananlar daha dikkatli olmalı ve bu nedenle mutlaka doktora danışılmalıdır. Kullanılan ilaçların etkisini azaltmamak, hesaplanmayan sonuçlarla karşılaşmadan bitkilerden yararlanabilmek için.

SAFRANLI YAŞAMA DAVET EDİYORUZ...

'Sağlıklı yaşama' katkımız olursa ne mutlu bize...

En pahalı baharat olması, değerinden, kıymetinden, etkisinden ve faydasından olan safran; tüm bu özellikleri göz önüne alındığında, karşılığını kat ve kat ödeyen bir baharattır.
Etkisine bakıldığında 'pahalı' kavramının göreceli olduğu anlaşılır. Safranın, 50-80 lira (4-5 $) gibi bir fiyata satılan 1 gramıyla en az 50 fincan çayı 'sağlık iksiri' olarak içebilirsiniz.
Kahvehane çayının yarı fiyatına içebilen 'safran', sizce pahalı olabilir mi? Karşılığını veremese! 'o fiyatlara' ulaşamayacağı gibi, ekimide yapılamaz.
Fiyatını saptayan faktörlerin başında; etkisinin vazgeçilmezliği, dekardan ~0,5 kg elde edilmesi ve üretimdeki meşakkatin derecesi gelmektedir.


Safran Abla