BESİNLER

DEVALAR

DOĞANIN ŞİFA HAZİNELERİ

Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla Safran Abla

DOĞAL ELMA SİRKESİ

NATURAL APPLE VINEGAR


SALÇA - TOMATO PASTE

TARHANA

ERİŞTE - HOME NOODLES

VİTAMİNLER - DETOKSLAR


ELMA SİRKESİ-APPLE VINEGAR


Vitamin, Mineral, Besin, Şifa

GENEL BİLGİ:

Elma sirkesi, özelliklere salatalara tat vermek amacıyla kullanılan bir malzemedir. Salgınla, yardımcı hijyen ve sterilasyon malzemesi olarak önem kazanan sirke zaten çok öncelerden itibaren temizlik malzemesi olarak evlerde kullanılmakta idi. Bitkisel kaynaklı bir ürün olması yanısıra fermantasyonla elde edilmesi nedeniyle bir zararı yoktur. Sağlık açısından hem harici hem de dahili kullanımlarda oldukça yararlı kabul edilir.

Doğal antiseptik, antitoksit, antifungal, antioksit ve antibakteriyel özelliklere sahip sirkenin çeşitlerine girmeden (Ağırlıklı olarak elma sirkesi baz alınmıştır) önemli özellikleri sıralanan sirke; A vitamini, B grubu vitaminleri B1 (Tiamin), B2 (Riboflavin), B3 (Niasin), B6 (pridoksin), B-12 (siyakobalamin) vitamini, C vitamini, E vitamini, magnezyum, fosfor, demir, bakır, kalsiyum, potasyum ve florin gibi vitamin ve minerallere sahiptir.

Her ne kadar sirke yapımında kullanılan ürünlerin muhteviyat zenginliklerine, yapılış biçimlerine ve sürelerine göre, özellikleri değişkenlik gösteren sirkeler genel hatları itibari ile benzerlikler gösterir. Yöresel meyve zenginliklerine, geleneksel tadlara, yapım değişkenliğine göre, yapıldığı ürün ismiyle anılan sirke, mayalanmanın bulunduğu zamanlardan beri kullanılan bir fermantasyon ürünüdür. Yemeklerde, salatalarda, temizlikte, sağlıkta, dezenfektasyonlarda, detoks terkiplerinde ve turşu gibi diğer fermantasyon ürünleri yapımında kullanılmaktadır. Bu nedenle sirke, içerdikleriyle insan beslenmesi ve sağlığı için çok faydalı bir üründür.

Son yıllarda dezenfekte ve hijyen malzemesi olarak tedavilerde yararlanılan sirke asıl kullanım alanları dışına taşınmış, besin yararlılığı adeta 2. plana itilen sirke, insan yaşamı içinde salatalara eklenme, seyrelterek içme, dişleri ve ağız içini temizleme, cilt bakımı ve temizliği hatta saçları parlatmak için kullanıla gelmiştir.

Pek çok hastalıklara iyi gelen elma sirkesi doğal bir şifa kaynağıdır. Başlı başına bir şifa kaynağı olan elma sirkesi özellikle enfeksiyonlara karşı korur ve bakterileri yok eder.
Sirke içerisinde yer alan asetik asit özellikle bel ve karında depolanan yağların yakımına yardımcı olmaktadır. Üstelik tokluk hissi sağladığı için de diyet listelerine mutlaka eklenmektedir. Yapılan araştırmalarla elma sirkesinin zayıflamaya yardımcı olduğu ortaya çıkmış.

Sirke muhteviyatında yer alan vitamin, mineral, asit gibi bileşiklerle vücut yapılanmasına destek olurken iyi bir antioksidan görevi görür. Vücutta var olan giren yada yerleşmeye hazırlanan zararlı bakteri ve mikroplarla savaşır.

Baş ağrısından, yağ yakmaya kadar geniş bir yelpaze içinde faydaları olan sirkenin, düzenli olarak tüketilmesinin sayısız yararları vardır. Direk içilemese bile salatalarda, çorbalarda, meze ve aperatif türü yiyeceklerde kullanılarak yararlanabilinir.

Sirkenin sunduğu zenginlikleri tam olarak elde ederek faydalanabilmek için, birçok ürün kullanılarak yapılmış kokteyl sirke kullanmak, sınırlı sayıda değilde çok çeşitli sirkeleri harmanlayarak kullanmak, umulan faydayı sağlamada etkinlik sağlar.

FAYDALARI:

Sirkenin içeriğinde liflerin (lifli ürünlerden fermente olduğundan) bol bulunması nedeniyle insülin direnci (Şeker hastalığı ile bire bir ilgili değil. Vücuttaki şeker seviyesini kontrol amacıyla salgılanan insülinin, etkisini göstermesinde oluşan zorluk yada karşılaştığı / gösterdiği direnç) ortadan kalmakta, midenin sindirimi uzatması ile kazanılan süre içinde pankreas, yeterli insülin üreterek seviyesini korumaktadır. Özellikle pankreasın yeterli insülin üretemediği durumlarda baş gösteren, yetersiz insülin seviyesi böylece dengelenip yeterli hale gelmektedir.

Dolaysıyla; diyabet ve sorunu olan insanlarda, %20-30 oranlarında insülin duyarlılığını artırır.
Yatmadan önce ama mutlaka seyreltilerek (su, bal gibi maddelerle) alınmalıdır ki kan şekeri dengelenebilsin.

Sirkenin diyabet hastaları için bazı faydaları var ama yanlış ve fazla tüketimi sağlık sorunlarına neden olabilir. Diabet hastaları için önerilen miktar günde en fazla 1-2 yemek kaşığıdır. Diabet hastaları sirkeyi mümkün olduğunca minimum miktarda ve kontrollü (test ve tesirlerini gözeterek) tüketmelidir. Herkez için geçerli olsada, diabet hastaları mutlaka katkılarla oluşturulmamış, pastörize edilmemiş organik sirkeler tüketmelidir.

Sirke yapıldığı ürünlere göre muhteviyat çeşitliliği barındırsada; birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içerdiğinden doğal olarak bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
Sirke (özellikle elma) bağışıklık sistemini güçlendir me özelliği ile grip ve soğuk algınlığı durumları gibi farklı hastalık ve enfeksiyon türlerinin önlenmesine yardımcı olur.

Sirke, fermantasyon sonucu oluştuğundan içeriği probiyotik bakteriler (Metobolizmayı, bağırsakları aktif formda çalıştıran bakteriler. Mikroorganizmalar) açısından oldukça zengindir. Sirke bu özelliği ile bağırsak florasının zenginleşmesini sağlamakla güçlü bir bağışıklık sisteminin oluşmasını sağlıyor.

Sirkeyi oluşturan sebze ve meyveler, birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içerdiğinden doğal olarak bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Sirke bu koruyuculuğu, hem içeriğindeki probiyotik bakterilerin çalışmasıyla, hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin taşıdığı vitamin, mineral, enzim ve besinlerin aktifleştirmeyi sağlamasıyla yapıyor.

Sirke antioksidan yapısı sayesinde serbest radikallere karşı (yağ oksitlenmesine) çok yönlü mücadeleye girerler. (Bu avantajlı durumu sağlayabilmek için kokteyl sirke kullanmak, sınırlı sayıda değilde çok çeşitli sirkeleri harmanlamak umulan faydayı sağlamada daha etkin olur)
(Antioksidan: yağların oksidasyonunu yavaşlatan maddeler. Oksidasyonlanma ile oluşan moleküler yapılar olan "RADİKALLER" ile savaşan maddeler. Antioksidan madde: Vücuttaki kimyasal süreçte oluşan oksitlenme ile ortaya çıkan serbest radikallerin -ör: damar yağlanması- meydana gelmesini önleyen ve onlarla savaşan)
(Radikal madde: Vücuttaki hücreler ve yemek-solunum yoluyla giriş yapan bileşimler parçalandıktan sonra büyük değişikliklere uğrar. Bu değişikliklere yol açan moleküler yapılara serbest radikaller denir. Bunlar vücudun yaşlanmasında, kemiklerin zayıflamasında, saç ağarmasında ve dökülmesinde, cildin yaşlanma- kırışma ve matlaşmasında, kalp krizi riskinin artmasında, farklı kronik dejaratif -oluşumunda tümör, travma veya yangı / iltihaplanma gibi etkenler bulunmayan- deformeye bağlı rahatsızlıklarda, eklem ağrılarında ve değişik kanser türlerinin oluşmasında etkin rol oynayan maddelerdir)

Antibakteriyel ve bir çeşit dezenfektan olan sirke, vücut içinde oluşan, oluşmuş olan mikrobik yapılanmalara, enfeksiyonlara karşı mücadele eder. Sirkenin antibakteriyel, antiseptik, antifugal özellikli olması ve dezanfektan sıvı işlevselliği göstermesinden dolayı, sebze ve meyvelerin mikroplardan temizlenmesinde de kullanılabilir.

Mantar hastalıklarına, mantarlaşmalara, mantar kökenli enfeksiyonlara karşı (Antifugal) içeriğe sahip olan sirke, bu yönü ile organlarda oluşan bu tür hastalıklara karşı etkin rol oynar.

Yine aynı şekilde, vücuda çeşitli yollar ve vasıtalarla girmiş yada vücut tarafından oluşturulmuş zehirli(toksin) maddelere karşı duyarlı çok iyi bir antitoksit sıvıdır. Sirke, bol miktarda vücudun doğal yollarla toksinlerden arınmasına katkıda bulunan enzimleri, mineralleri ve vitaminleri içerir. Bu nedenle sirke başlıbaşına bir detoks (zehir, toksin atma) malzemesidir.

Aynı şekilde özellikle tümör ve kanserli hücre oluşumuna karşı etkili olan içerdiği flavonoidler (ajan kimyasallar, bileşikler. Örneğin, zararlı oluşumları, kanser hücrelerini araması, bulma ve sistemi uyarma işlevliler) bileşiklerde sirkeyle bünyeye katılabilir.

Sirke kaynaklı asetik asit (sirke asiti) vücuttan atılamamış olan, kana karışarak kolesterolün yapı taşlarını oluşturan yağları parçalar, oksitlenerek kalıcı imha edilemez hale gelmesini önler. Ayrıca; kan içinde ve sinir sistemi duvarlarına yapışarak yağlanmayı körükleyecek olan serbest radikaller denilen yağları çözerek birikinti yapmasını önler.
Kolesterolün damar tıkama plaklanmalarını, katmanlaşmasını önler. Damarları tıkayacak boyutlara kadar ulaşan bu yapılanmayı yok eder. Doymuş yağ kalıntılarının oksitlenerek kalıcı radikaller oluşturmasına hatta bu değişimle kanserli hücrelerin meydana gelmesine mani olur.

Sirke, kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Kan basıncını düzenlemekle, hipertansiyon sorunu olanlarda tansiyonun yükselmesini önler. Kan şeker seviyesini, kan basıncını düzenlemede etkili olan sirke, bu haliyle kalp yetmezliği risklerini, hastalıklarını minimize etmiş olur.

Fermantasyon sonucu oluşturduğu enzimler, bünyede yaptığı temizlikler ve içeriğindeki minerallerin katkısıya, bedene enerji katar. Daha dinamik, daha zinde bir yaşamın tesisinde rol oynar.

Özellikle elma sirkesinde bol miktarda bulunan klorojenik asit (en çok yeşil kahve ve ürünlerinde bulunur) kötü kolesterolün (LDL) oluşmasını engelleyerek  kalp ve damar sağlığını (kardiyovasküler sistem) korur.

Sirkeden alınan kolesterolün kötü kolesterolü (LDL) desteklemeyip, tam tersine iyi kolestrol (HDL) üzerinde etkinliğiyle vücudun ürettiği yada beslenme ile ile geçen kötü kolesterol (LDL) üretimini engelleyip seviyesini düşürür. Tüm bunlara bağlı olarak sirke, kalp dostu kategorisindeki yeri ile kalp ve damar hastalıkları (kardiyovasküler sistem) gelişme riskini azaltan besinler arasında anılır.

Kan dolaşımını arttıran sirke bu yolla kalp krizi gibi tehlikeleri bertaraf ettiği gibi özellikle bacaklarda oluşan varisleri (toplardamar genişlemesi) önlemekle kalmaz, oluşmuş olanları da tedavi ederek rahatsızlığı giderir.

Ürik asitin yüksek seviyelere çıkarak, eklemlerde birikmesi sonucu ortaya çıkan gut hastalığına (Mikropsuz eklem iltihaplanmaları. Çok et-protein tüketenlerde ortaya çıkan, halk deyimi ile padişah hastalığı) iyi gelir. Ürik asit seviyesini normale düşürmek için şart olan gıda seçimi ve bol su tüketimi yanında sirkeli su ile takviye almak, gut hastalığını ortaya çıkaran ürik asit seviyesini düşürerek, eklem iltihaplanmalarını azaltır.

Özellikle elma sirkesi, menopozla ortaya çıkan hatta menopozun belirtileri sayılan ve genellikle geceleri, 'sıcak basması' olarak kendini gösteren hormonal bozukları önler. Menopozla ortaya çıkan 'sıcaklık basmaları' olarak isimlendirilen hormonal rahatsızlıklara karşı oldukça etkili olduğundan kullanılmasında fayda vardır. (İçeriğinde katkı maddeleri ve tatlandırıcılar olduğundan, rafine / fabrikasyon olmayan ev-köy yapımı 2 yemek kaşığı / 20 ml elma sirkesi 1 su bardağı / 200 ml ılık su, ev-köy yapımı elma sirkesi bir bardak ılık su ile karıştırılarak yatmadan 30-40 dakika önce içilir. Menopoz döneminde olan kadınlar için oldukça faydalıdır)

Sirke, vücuttaki basit karbonhidratların (Karbonhidratlar basit ve kompleks olarak ikiye ayrılır. Basit karbonhidratlar; şeker bal gibi gıdalarda, kompleks olanları ise; pirinç, ekmek, makarna gibi gıdalarda bulunur. Kompleks olanlar vücut enerji temini için daha önemlidir) sindirimine yardımcı olur. Karbonhidratları hızlıca enerjiye dönüştürmekle, (Karaciğere ve kana şeker olarak aktarımını önlemekle) kanda bulunan şeker oranlarının yükselmemesini sağlar. Kan şeker seviyesini düşürür.

Su ile karıştırılıp içilen elma sirkesi hazmı kolaylaştırır. Sirke (özellikle elma sirkesi) mide asit dengesini sağlamakla, pH (asit-baz dengesi) seviyesini dengeler.
Mide asitlerinden dolayı ortaya çıkan ağız kokusunu gidermeye yardımcı olur.

Düzenli kilo verilmesini sağlar. Bu durumun gerçekleşebilmesi için düzenli olarak bal ile sirkeli suyu karıştırıp içmek gereklidir.

Sirkenin, metabolizmayı hızlandırıcı etkisine düşük kalorili olmasında eklendiğinde zayıflatıcı olduğunu ortaya çıkıyor. Sirkeyi oluşturan asetik asitin, mide açlık asitlerini nötralize etmesi ve liflerin (diyet lifi) mide asitlerini de emilime etmesiyle, açlık sinyalinin beyne çıkış yapmasını önler. Verdiği tokluk hissi ile ("tokum" sinyali) diyet yapanların zayıflamasına katkıda bulunuyor.

Mide asit dengesini ve pH seviyesini dengeleyeleyen sirke, reflü problemine fırsat vermediği gibi, reflü sorunundan muzdarip olanlarada çözüm sağlar.

Ağır işlerde çalışanlar, spor yapanlar, uzun egzersiz yapanlar, çok terleyenler terle birlikte birçok mineral kaybıyla birlikte sıvı kaybına da (dehidratasyona) maruz kalırlar. Sirke, kaybolan bu sıvı ve mineralleri yerine koymanın en kolay ve hızlı yoludur. Sirke, içeriğindeki mineraller ile kaslarda oluşan ağrıları, krampların, kasılmaların önüne geçer.

Magnezyum zengini olması dolaysıyla, damarları genişletip kaslar üzerindeki kasılmaları, krampları, gerilmeleri giderir. Böylece gerek damar daralmalarına gerekse ani kasılmalara engel olur. Bu özelliğinden dolayı spor, ağır işlerde çalışanlar, soğukta adalelerini kasanlar, kas spazmı ve krampları olanlar için fayda sağlar.

Kronik bir hastalık olan sedef hastalığının (tamamen yok edilmesi mümkün olmayan genetik özellikler taşır) etkilerini azaltmak için elma sirkesi oldukça işe yarar. Özellikle elma sirkesi kullanımı ile pullu, plaklı sedef hastalığı görünümünde pozitif yönde hafifleme görülürken, iltihabi yapısında ve ağrılarında azalma görülür. (Eşit miktarda 1/1 oranlarında elma sirkesi ile hazırlanan sulu çözelti, hastalık bölgelerine sürülerek bekletilir. Yara, kanama ve tahriş olan yerlerde yanmalar, kaşıntılar oluşur. Bu durumda çözelti içindeki sirke miktarı azaltılır)

Cilde yarar sağlayan sirke, yüz maskesi yapımında, cilt temizliğinde, cilt tazeleme ve cilt parlatma bakımlarında tonik olarak kullanılabilir.
Yine sirke yardımıyla; depresyon, yaşlılık nedeniyle yada zor çalışma koşulları ve iklim şartları ile oluşan kırışıklıklar kolayca giderilebilir.

Migren atağı sebebiyle hissedilen semptomları azaltmaya yardımcı olur.
Dişlere sürülürse kısa sürede bu bölgelerin beyazlamasını ve parlak bir görünüme sahip olmasını sağlar.
Güneş yanıklarının verdiği acıya karşı rahatlatıcı bir etki sunar.
Ayak kokusunu yok etmek için kullanılabilir.
Elma sirkesi ile el ve ayaklara yapılan ufak hareketler ve masaj, günün yorgunluğu atlatmaya yardımcı olur.
Vurma ve çarpma kaynaklı vücutta oluşan morluklara sürüldüğünde iyileşme sürecini kısalttığı görülür.
Böcek ısırığı sonucu ortaya çıkan kabarıklık, kızarıklık ve yoğun kaşıntıya karşı iyi gelir.
Önlenemeyen hıçkırık anlarında 1 çay kaşığı içirdiğinde, bu problemi anında kesmeye yarar.

YAN ETKİLERİ:

Sirkenin diyabet hastaları için bazı faydaları var ama yanlış ve fazla tüketimi sağlık sorunlarına neden olabilir. Diabet hastaları için önerilen miktar günde en fazla 1-2 yemek kaşığıdır. Diabet hastaları sirkeyi mümkün olduğunca minimum miktarda ve kontrollü (test ve tesirlerini gözeterek) tüketmelidir. Herkes için geçerli olsa da, diabet hastaları mutlaka katkılarla oluşturulmamış, pastörize edilmemiş organik sirkeler tüketmelidir.

Aşırı sirkenin, sindirim sitemi mukus (bağırsak dokusu) zarına zarar verdiğini göz önünde bulundurmalısınız.

UYGULAMALAR:

Kronik hastalıklardan biri olan sedef hastalığının rahatsız edici görüntülerini, ağrılarını hafifletmek için; (tamamen yok edilmesi mümkün olmayan genetik özellikler taşır) Eşit miktarda 1/1 oranlarında elma sirkesi ile hazırlanan sulu çözelti, hastalık bölgelerine sürülerek bekletilir. Yara, kanama ve tahriş olan yerlerde yanmalar, kaşıntılar oluşur. Bu durumda çözelti içindeki sirke miktarı azaltılır

Yumuşatmak, parlatmak, tazelemek, temizlemek amacıyla yapılacak ve vücudun bütününü kapsayacak uygulamalar için durulanmadan önceki yıkanma suyunun içine bir çay bardağı (100 ml) elma sirkesi katılır. Elle yedirilerek biraz beklenir ve kokusundan kurtulmak için durulanılarak çıkılır. Aynı işlem küvet suyuna 1 su bardağı sirke katılarakta yapılabilir.

Cilt bakımında ayrı bir yere sahip olan 1 çay bardağı salatalık suyu (200-300 gr salatalık) ile 2 yemek kaşığı (20 ml) elma sirkesi karıştırılır. Karışım günde 1 - 2 defa olmak üzere cilde uygulanır. Bu uygulama cild temizliği yanısıra, cildinizin sıklaşmasını ve cilt gözeneklerini açmasını sağlayacaktır.

Banyodan sonra saçlar sirkeli suyla durulandığında parlaklık ve canlılık kazanmaktadır. Düzenli olarak saç durulanma suyuna sirke ilave edilmesi kısa sürede yararlı sonuçların alınmasını sağlar. Saçları matlıktan kurtarıp parlaklık kazandırmasının yanı sıra, iyi derecede temizlik yapar ve saçlara parlaklık verir, elma sirkesi ile ölü derileri atarak kepeklenmelerin önüne geçer.

Elma sirkesi saç rengini bir ton kadar açma özelliğe sahiptir. Saçtaki ana renk değiştirmeden sadece birkaç ton açar.
Eğer saç rengi değişmeden, sadece bakım için maske yapılacaksa (özellikle boyalı saçlarda) sirkenin su içinde iyice seyreltilerek maske yapılabilir.

Bir çay bardağı su ile elma sirkesine bir çay kaşığı tuz eklendikten sonra karışım saçlara sürülür. Bir saat kadar saç üzerinde bekleyen karışım soğuk su ile durulayarak çıkarılır. Burada en önemli konu, asidik olan karışımın saç diplerine değmemesidir. Aksi halde alerjik derilerde yanma meydana getirebilir. İçilen, cilde sürülen sirkenin saç derisindeki etkisi de ancak bu olabilir. Dış ortama ve etkilere saçlar tarafından kapatıldığı için daha hassas konumda kalan saç derisinin etkilenme ihtimali bu ölçü içindedir

Depresyon, yaşlılık nedeniyle yada zor iklim şartaları ile oluşan kırışıklıklar kolayca giderilebilir. Bir su bardağı bardak su ile yarım fincan elma sirkesi karıştırılarak dolaba kaldırılır. Bir süre soğuyan karışım, pamuk ile günde birkaç kez cilde tatbik edilir. Soğuk bir bardak su ile yarım fincan elma sirkesini karıştırın ve buzdolabında bir süre soğutun. Pamuk yardımıyla günde birkaç kere cildinize uygulayın. Yaşlılıktan kaynaklanan lekeleri ve kırışıklıkları giderir.

Yüz ve lokal maskeler için; bir çay kaşığı sirke ve iki çay kaşığı balı karıştırılır. Bu 1'e 2 oranı göz önüne alınarak yeterli miktarda hazırlanan solüsyon / tonik maske olarak cilde uygulanır. Kuruma aşamasında 30-40 dakika sonra temizlenir. Yeterli sonuç için uygulama bir hafta on gün devam etmelidir.

Mantar gibi sorunlara da çare olan sirke, günlük kullanımda cildin kendini yenilemesine yardım eder. Tırnakları her gün yarım saat sirkeli tuzlu suda bekletmek sorunların azalmasını sağlar.
Cilt bakımı, akne, sivilce, leke gibi nedenlerle sirke kullanımlarında, deri üzerinde açık yara olmamasına dikkat edilmeli. Bu tür durumlarda bir uzmana danışılmalıdır.

Ayak sağlığı, ayak yorgunlukları ve ayak kokuları için; bir leğen suya bir bardak sirke katılarak karıştırılarak hazırlanan çözeltide ayaklar 20 dakika bekletilir.

Elma sirkesi tonik olarak kullanılacaksa bir litre suya, 1-2 yemek kaşığı oranında su ile karıştırılıp cilde uygulanır. Eğer sivilce üzerine kurutucu bir uygulama isteniyorsa yarı yarıya sulandırılarak kullanılmalı ve 20-30 dakika içinde durulanmalıdır.
Bir ikinci yöntem ise; 1 yemek kaşığı elma sirkesi ve 3 kaşık soda karıştırılıp, spreyli bir şişeden püskürtülerek uygulanır. Yüz tamamen ıslandıktan sonra fazla bastırmadan, nazikçe pamukla cilt silinir. Sabah ve gece iki kez yapılan uygulama sivilcelerin ortadan kalkmasına yardımcı olur.

Sirkenin kilo vermeye yardımcı olması için; 1 fincan sirke, 1/2 fincan su (Sirkenin ve soğanın keskinliğini almak için. Oran değiştirilebildiği gibi hiçte katılmayabilir), 2 tatlı kaşığı zeytinyağı, ince doğranmış orta boy soğan ile yapılan sos mevsim salatasına dökülerek yenilir.

Sirkenin kilo vermeye yardımcı olması için; 1 fincan sirke, 2 su bardağı su, 1 çay kaşığı bal, 1 tatlı kaşığı limon suyu, 2-3 yemek kaşığı taze üzüm suyu veya 1 yemek kaşığı ezilmiş kuru üzüm, 1/2 çay kaşığı toz tarçın (2 cm kabuk tarçın, karışım 15-20 dakika bekletilmek şartı ile katılabilir) karıştırılıp aromalandıktan sonra içilir. (Günde bir kez kahvaltıdan önce)

son

TURŞU

Vitamin, Mineral, Besin, Şifa

GENEL BİLGİ:

İçerdiği besin değerleri turşu yapılan sebzelere göre değişkenlik gösteren turşu, yine yapıldıkları malzemelere bağlı olarak tüm vitaminleri, antioksidanları ve sayısız mineralleri içerebildiği gibi, sadece bir ürünle hazırlanan turşu o ürüne ait mineral, antioksidan madde ve vitaminleri içerir. Değişkenlik yapısı gösteren turşunun mineral ve vitamin zenginlikleri listelenemesede, fermantasyon sonrası oluşan ortak besin değerleri ve ortak faydaları sıralanabilir.

Bu yapısından dolayı tek türden yapılan turşu yerine, çeşitli meyve ve sebzelerden hazırlanmış turşuları yemek, faydalanılacak vitamin, mineral ve antioksidan çeşitliliğini artırır. (Örneğin; pancar turşusundan polifenoller ve betalain, lahana turşusundan glukosinolat antioksidanları alınabilir)

FAYDALARI:

Turşuyu oluşturan sebze ve meyveler, birçok vitamin, mineral ve antioksidanları içerdiğinden doğal olarak bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Turşu bu koruyucu özelliği, hem içeriğindeki probiyotik bakteriler hem de turşuyu oluşturan sebze ve meyvelerin taşıdığı değerlerle yapıyor.

Turşu, fermentasyon sonucu oluştuğundan içeriği probiyotik bakteriler (Metobolizmayı, bağırsakları aktif formda çalıştıran bakteriler. Mikrorganizmalar) açısından oldukça zengin olan turşu bu özelliği ile bağırsak florasının zenginleşmesini sağlayarak güçlü bir bağışıklık sisteminin oluşmasını sağlıyor.

Sağlıklı kişilerde turşu tüketimi kalp damar hastalıklarına karşı koruyor. Turşu birçok yararlı bakteri barındırıyor ve bu bakteriler bağırsak florasını düzenliyor. Bağırsak florasındaki probiyotik bakterilerin yoğunluğunun ve çeşidinin artması kalp damar hastalıklarına karşı koruyor.

Turşunun içeriğinde yüksek miktarda antioksidan, vitamin ve mineral ihtiva etmesi, damar sağlığını koruma özelliğine sahip olması nedeniyle kalp-damar (Kardiyovasküler) hastalıklarına karşı koruyuculuk yapar.

Özellikle pancar, karnabahar, sarmısak ve lahanadan kurulmuş olan turşular, yüksek seviyede antioksidan içermesinin nedeniyle soğuk algınlığından korur.

Turşuda bulunan yararlı bakteriler (probiyotikler) bağırsaklarda K vitamini yapımına destek olmakla, yaralardaki kanın pıhtılaşmasında önemli rol oynayan K vitamini düzeyininin korunmasını sağlıyor.

Turşu içerinde barındırdığı B grubu vitaminlerinden B1 (Tiamin), sinir sisteminin korunması ve hafızanın güçlenmesine yardımcı olurken, depresyona karşı koruyucu görev üstleniyor.

Bir diğer B grubu vitaminlerinden B1 (Tiamin), B2 (Riboflavin) vitaminleri karbonhidrat ve yağ metabolizmasının işlevselliklerinde rol oynuyor.

Turşunun, metabolizmayı hızlandırıcı etkisine düşük kalorili olmasında eklendiğinde zayıflatıcı olduğunu ortaya çıkıyor. Bu özelliklerinden ve lif (diyet lifi) ihtiva etmesinden dolayı verdiği tokluk hissi ile ("tokum" sinyali) diyet yapanların zayıflamasına katkıda bulunuyor.

Yüksek miktarda diyet lifi içeren turşu, beraberinde yenilen yemeklerin mideyi terk etme süresini uzatarak iyice sindirilmelerini ve ardından gelecek açlık habercisi asit salınımını öteleyerek tokluk süresini uzatıyor. Dolaysıyla pehriz yapanlar için hem yağ yakıcı özelliği, hemde verdiği tokluk hissi ile bulunmaz bir besin kaynağıdır.

Yine turşunun içeriğinde liflerin bol bulunması nedeniyle insülin direnci (Şeker hastalığı ile birebir ilgili değil. Vücuttaki şeker seviyesini kontrol amacıyla salgılanan insülinin, etkisini göstermesinde oluşan zorluk yada karşılaştığı / gösterdiği direnç) ortadan kalmakta, midenin sindirimi uzatması ile kazanılan süre içinde pankreas, yeterli insülin üreterek seviyeyisini korumaktadır. Özellikle pankreasın yeterli insülin üretemediği durumlarda baş gösteren yetersiz insülin seviyesi böylece dengelenerek yeterli hale gelmektedir.

İnsülin salımının kontrol edilmesini sağlayan turşu, bu yolla kan şekeri seviyesinide düzenlemektedir.

Tansiyona, içinde barındırdığı tuzlar nedeniyle yükseltici etkilerde bulunur. Hipertansiyonu olanlar tuz miktarını gözeterek turşuyu tüketmelidir. Kritik seviyede olanlar ise çok az yada hiç tüketmemelidir.

İnsülin direncini kıran insülin üretimine katkıda bulunan, kan şekerini kontrol altında tutan turşu, bu yönüyle diabet (şeker hastaları) için cazip görünsede, yüksek tansiyon bir risk teşkil edeceğinden kullanılması sakıncalar doğurabilir. Bu nedenle diyabet hastalarının turşuyu doktor izniyle çok dikkatli tüketmesi yada hiç turşu tüketmemesi gerekir.

Ağır işlerde çalışanlar, spor yapanlar, uzun ekzersiz yapanlar, çok terleyenler terle birlikte birçok mineral kaybıyla birlikte sıvı kaybınada (dehidratasyona) maruz kalırlar. Turşu ve turşu suyu kaybolan bu sıvı ve mineralleri yerine koymanın en kolay ve hızlı yoludur. Bu yolla hem kaybolan sıvıları, tuzları, mineralleri geri alırlarken kasların ağır çalışmaları ve zorlanmaları neticesinde oluşabilecek krampların, kasılmalarında önüne geçerler.

Turşu yapımında kullanılan sebzeler antioksidandan bakımından (mineral ve vitaminler bakımından da) ayrı ayrı zenginlikler ihtiva ettiklerinden, serbest radikallere karşı (yağ oksitlenmesine) çok yönlü mücadeleye girerler. (Bu avantajlı durumu sağlayabilmek, farklı mineral ve vitaminleri bünyeye kazandırabilmek için, tek çeşitten değil birçok çeşitten turşu kurmak oldukca önemlidir)

Aynı şekilde özellikle tümör ve kanserli hücre oluşumuna karşı etkili olan flavonid (casus madde) bileşiklerde turşu ile bünyeye katabilabilir. Turşu aksesuar, aroma malzemesi olan sarmısak miktarı çoğaltılarak çok iyi bir flavonit (casus madde) ve antioksidan turşu yapısı elde edilebilir. Alışkanlıklar dışında bırakılan ürünlerin faydaları gözardı edilmemeli, onlarda turşu yapımına dahil edilmelidir. Örneğin: karnabahar turşusu flavonoidler ve antioksidanlar bakımından zengindir.

Turşuda bulunan sirke kaynaklı asetik asitin (sirke asiti) vücutta yağ depolamasını önler.

Hem çok lifli yapısıyla hem de içeriğindeki fermente bakterilerle bağırsak sağlığını koruyan bir besin profiline sahip olan turşu, bu özellikleri ile dışkı hacmini artırarak, atıkların vücuttan daha rahat atılmasını sağladığından kabızlığa karşı iyi geliyor.

YAN ETKİLERİ:

Turşu yüksek oranda sodyum içerdiği için; yüksek tansiyonu, diyabeti, böbrek yetmezliği ve mide hastalıkları olanların çok kontrollü yemeleri hatta hastalık düzeylerine göre hiç yememeleri gerekiyor. (Özellikle, sodyum oranları daha yüksek olan hazır turşulardan uzak durmaları gerekmektedir) olduğundan riski artırıyor.

Tuzluluk oranı yüksek olan turşu ödem oluşmasında, vücudun su tutmasında rol oynayabilir. Bu nedenle su tüketimi artırılarak tuz yoğunluğu metobolizma içinde düşürülmelidir.

Turşuyu turşu yapan (Ozmoz olayı. Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama geşiş ile sıvı değişimi. Özellikle turşu suyunun aromalanması için) ve koruyan tuz miktarı aynı zamanda böbrekleride zorlayacağından, böbrek sorunu olanları dikkat etmesi gerekir.

Diyabet hastalığı olanlarda tansiyon bir risk faktörü olduğundan, turşu tüketimi tansiyonunun yükselmesine neden olabilir. Diyabet hastalarının turşuyu çok kontrollü tüketmesi hatta hiç turşu tüketmemesi gerekiyor.

Aynı şekilde turşunun içerdiği yüksek sodyum miktarı (özellikle hazır turşularda); tansiyon, diyabet, böbrek ve mide hastalıklarını negatif yönde etkiler. Onlarda doktora danışarak kullanmalıdır.

UYGULAMALAR:

.......

.......

son

UYARI: bitkisel ürünler, bitki yağları ve bitki özlerinin kullanımıyla ortaya çıkması muhtemel yan etkiler ve bu etkilerden kaynaklanabilecek zararlar hakkında bilgilendirme notu.
.... Sitemiz sayfalarında yer alan bilgiler; konusunda uzman sayılan kişi ve kurumların yayınlarından derlenmekte ve ürün başlıkları altında toplanarak sizlere sunulmaktadır.
Makalelerden derlenen yazılar faydayı duyurabilmeyi, fayda sağlayabilmeyi amaçlayan bilgi içerikli yayınlardır. Dolaysıyla, bilgilendirme dışında ve bilgi verme seviyesinin üstünde kabul edilmemesi gereken detay yazılardır.
Yazılarda aktarılan bilgiler, önerilenler yada tavsiye edilen uygulamalar tedavilerde kesinlikle kullanılması önerilen REÇETE-VARİ /direktifleryazılar olarak algılanmamalıdır.
Keyfe-kader çay-tonik-katkı-bakım-masaj-tadlandırıcı... gibi kullanımların dışında kalan rahatsızlıklara çare olarak kullanmadan önce tıbbi destek aranmalı dolaysıyla doktora danışılmalıdır.
Yazılarda yer alan tavsiyelerin doğrulukları sorgulanmalıdır. Önerilen bitki ve ürünlerin gerek bitki elde ediliş yöntemleri gerekse üretimleri hakkında bilgiler edinilmelidir. Bilgiler; atadan kalma yöntemlerle alınıp-verilmemeli, bitki çeşitlenmelerindeki ve üretimlerindeki yeni gelişmeler çerçevesinde bilgilerin güncellenmesi gerekmektedir.
Yazılar daha ziyade rahatsızlıklarda fayda sağlayan yada sağlayabilecek bilgiler olarak kabul edilip, asıl tedavilere yardımcı, rahatsızlıkları önleyici, tedavileri destekleyici, vücüt değerlerini dengeleyici, eksikleri tamamlayıcı, organizmaları işlevlerine kavuşturucu, bünye bağışıklığını takviye edici, fiziksel ve mental aktiviteleri kolaylaştırıcı, vitamin ve mineral aktarıcı doğal katkıların tanıtımı olarak görülmelidir.
Doktor tavsiyesine her zaman başvurulmalı, doktor kontrolündeki tahlil sonuçlarına göre hareket edilmelidir.
Her madde ve onların sentezlenmesi ile oluşturulan en iyi ilaç bile, dozu ayarlanmadığı sürece zehre dönüşebilir.
Yılan zehiri ve diğer zehirli metaryellerde ilaç yapımında kullanılıyor. Doğada en zehirli bitkilerden de ilaç elde ediliyor. Panzehir üretimlerinde de yine o maddeler kullanılıyor.
Dozu ayarlanmamış "su" da can alabiliyor. Hayatın kaynağı sayılan suyun, aşırı alımında ve saflaştırıldığında zehire dönüşüp ölümle sonuçlanabilen durumlara yol açtığı gibi, en yararlı bitkilerde her ne koşulda ve her ne tarifte olursa olsun, kontrolsüz ve aşırı tüketimleriyle vücutta yan etkiler meydana getirebilmektedir. Vücutta bazı alerjik etkilere neden olabilmektedir.
Bu nedenle her bitki fasılalı ve kontrollü olarak dikkatlice tüketilmelidir. Dikkat edilmezse, kronik rahatsızlıklar göz önüne alımmazsa, bünyede olan diğer hastalıkları, tetikleyebileceği göz önüne alınmalıdır. Eğer bu riskler hesap edilmez yada eldeki bilgilere göre hareket edilirse faydalı olan bitkiler, sağlığı etkileyen zararlı bitkiler konumuna gelebilir.
Her aşırı yüklenmeler gibi fazla vitamin alımıda organizmaya, organlara zarar verebilir. (Ihlamur, adaçayı çok rahatlatıyor, kasları gevşetiyor diye fazlaca alındığında en azından kalp kapakcıklarını ve mide kapakcığını yumuşatır, cinsel uyarımları geciktirebilir...vb..)
Bu nedenle, derlenerek yayınlanan yazılar ve tavsiyeler doktor reçetesi gibi görülmemelidir. Özellikle, kronik rahatsızlıkları olanlar doktora danışarak kullanmalıdır.
Farklı farklı hastalıklardan tedavi görenler, sürekli ilaç kullananlar, kronik hastalıklarla mücadele edenler, alerjik hassasiyeti olanlar mutlaka doktora danışmalıdır.
Özellikle, bitki yağları, extrantları, detoks halleri yoğunlaştırılmış bitki özleri olduğundan, bitki sıvısı olmaktan uzaklaşıp neredeyse ilaç konsantresi konumuna yaklaşmaya başlamıştır. (ilaç ve hap dozajlamasından elbette kat ve kat uzaktır. Ama aşırı tüketimle bu fark azalır. Organlarda olan başka bir hastalığı tetikleyebilir ya da tedavisine sekte vurabilir. Bu nedenle aşırı tüketimden ve süreklilikten kaçınmalı. Kullanıma haftada bir kez olsun ara verilmeli ve kişilerden kişilere değişse de yarar sağladığı tespit edilen oranlarda kalınmalıdır) Sürekli kullanımlar için doktora mutlaka danışmalıdır.
Sürekli kullanımlar yerine fasılalı ve aşırıya kaçmadan alınmakla yetinmeyip, vücutta fiziki değişiklikler gözlendiği gibi mental değişiklikler de gözlenmelidir.
Alerjik bünyeye, kronik rahatsızlıklara sahip olanlar ile sürekli ilaç kullananlar daha dikkatli olmalı ve bu nedenle mutlaka doktora danışılmalıdır. Kullanılan ilaçların etkisini azaltmamak, hesaplanmayan sonuçlarla karşılaşmadan bitkilerden yararlanabilmek için.

SAFRANLI YAŞAMA DAVET EDİYORUZ...

'Sağlıklı yaşama' katkımız olursa ne mutlu bize...

En pahalı baharat olması, değerinden, kıymetinden, etkisinden ve faydasından olan safran; tüm bu özellikleri göz önüne alındığında, karşılığını kat ve kat ödeyen bir baharattır.
Etkisine bakıldığında 'pahalı' kavramının göreceli olduğu anlaşılır. Safranın, 50-80 lira (4-5 $) gibi bir fiyata satılan 1 gramıyla en az 50 fincan çayı 'sağlık iksiri' olarak içebilirsiniz.
Kahvehane çayının yarı fiyatına içebilen 'safran', sizce pahalı olabilir mi? Karşılığını veremese! 'o fiyatlara' ulaşamayacağı gibi, ekimide yapılamaz.
Fiyatını saptayan faktörlerin başında; etkisinin vazgeçilmezliği, dekardan ~0,5 kg elde edilmesi ve üretimdeki meşakkatin derecesi gelmektedir.


Safran Abla