SU
Yaşamın Kaynağı
GENEL BİLGİ:
Hayatın kaynağı olarak adlandırılan su; besinlerin sindirimi, dokulara taşınması, hücrelerde kullanılması, zararlı atıkların atılması, vücut ısısının düzenlenmesi, vücut su dengesinin sağlanması için su yaşamsal bir sıvıdır. Vücudun sıvı/su ihtiyacı, başta topraktan çıktığı haldeki su olmak üzere, içecekler ve besinlerin içeriğinde bulunan su/sıvı aracılığı ile karşılanır. Su, sadece sıvı olarak (katkısız, saf, ari) bile yaşam için çok büyük bir önem arzederken içeriğinde taşıdığı mineraller ile yaşamın hayat iksiri gibidir.
Metobolizma için çok önem arzeden su ayrıca; ruh, beden ve zihin sağlığına kadar kişinin tüm fonksiyonlarına da birebir etki eder. Vücudumuzun 3/4'ünü oluşturan su dengesinin korunamadığı durumlarda; vücut yorgunluğu, zihinsel fonksiyonların gerilemesi ve hatta kan depolarında azalmaya neden olur. Vücut su dengesinin bozulmasında en büyük etkilenmelerden biri böbreklerde görülür. İdrar renginin koyulaşması ile kendini gösteren böbreklerin susuz kalması hali aynı zamanda taş ve kum oluşumuna sebebiyet verir.
Yaşam için şart olan sıvı alımında yada sıvı seviyesinin dengeli olmasında en önemli unsur olan suyun görevleri sıralanacak olursa; Yediğimiz besinlerin sindirimi, emilimi ve hücrelere taşınması, sindirim, filtre ve emilim sonrası oluşan zararlı/toksin maddelerin taşınarak atılması, Hücrelerin ve onların bağlamında dokuların organ ve sistemlerin çalışması, hücrelerde yaşamsal faaliyetler ve metobolizma sağlığı için biyokimyasal tepkilerin oluşması, besinleri yakımıyla elde edilen enerji kaynaklı vücut ısı yükselmelerinin denetlenmesi. Eklemlerin kayganlığı ile organların dış ıslaklığının sağlanması, ter ile atılan sıvıların takviyesi sağlanması olarak sıralanabilir.
Vücut fonksiyonlarının yerine gelmesi ile sağlanan yaşamsal faaliyetler, ancak 'hidrasyon' denilen su dengesinin (solunum, idrar, ter ve dışkı ile kaybedilen su miktarı ile içecek ve yiyeceklerden alınan su miktarının dengeli olması) sağlanması ile mümkün olabilir.
Sıcak havalar, tuzlu yiyecekler, fiziksel aktiviteler, proteini bol beslenmeler, şekerli beslenmeler yanı sıra ateşli hastalıklar, ishal gibi bağırsak hastalıkları, kusma ile süren hastalıklar ile terleme, idrar gibi hallerde vücudun su/sıvı ihtiyacını artırır. Bu durumlarda alınan sıvı miktarı günlük normal tüketim seviyesinden yukarlara taşınmalıdır. Bu tür rahatsızlıklar yaşandığında; kaybolan sıvının karşılanabilmesi için beyin susama merkezi sinyal üreterek ağız kuruluğu gibi, susama isteği gibi, hararet gibi, vücut ısısının yükselmesi gibi, hareketleri azaltma gibi eylemleri tetikler. Özellikle ishallerde tuz, potasyum katkılı bol sıvı almak çok tehlikeli aşamalardan insaları korur. (İshalde kaybedilen sıvı ile birlikte, su dengesinin sağlanmasında ve işlevselliğinde önemli rolü olan; sodyum, potasyum gibi mineraller de dışarı atıldığından, susama uyarıları zayıflayabilir. Bu nedenle ishal gibi hastalıklarda, istek uyarıları gözetilmeden, beklenmeden bol miktarlarda sıvı alımına başlanmalıdır)
Bir araştırmaya göre vücut her gün; idrar ve dışkı ile ortalama 1800 ml, terleme ve buharlaşmayla ortalama 400 ml, nemlendirilen solunum havası ve solunum ile dışa atımda ortalama 300 ml su harcar. Böyle bir yaklaşım sonucu bizlerin bahar aylarında ortalama 2500 ml sıvı kaybına maruz kaldığımız ortaya çıkar. Yaz ayında terlemeler ve sıvısı bol içecek ve yiyecek tüketiminden kaynaklanan idrar kayıplarıyla bu miktar yaklaşık 500 ml artarak 3000 ml ulaşır. Yiyeceklerden aldığımız sıvı miktarı bu değerlerin %25-30'u civarındadır.
Yaz aylarında su kayıpları 3 litre. Yaz aylarında yiyeceklerden alınanın (%25-30 yaklaşık 1 litre) dışında ek olarak almamız gereken sıvı miktarı 2-3 litre aralığında olmalı (iklim, kilo, yaşa ve çalışma ortamına bağlı).
Bahar aylarında su kayıpları 2,5 litre. Yaz aylarında yiyeceklerden alınanın (%25-30 yaklaşık 0,8 litre) dışında ek olarak almamız gereken sıvı miktarı 2 litre aralığında olmalı (iklim, kilo, yaşa ve çalışma ortamına bağlı).
Kış aylarında bu tüketim bir miktar azalır gibi gelsede; giyim kuşam şeklimiz, yaşam ortamının ısısı, beslenme türleri ve yaşam şartları su ihtiyacımızı, bahar ayı sıvı tüketim seviyelerinde olmasını gerekli kılar.
FAYDALARI:
Vücudu zararlı maddelerden koruyan böbrekler, yeterli su tedariki olmadığı takdirde yabancı ve zararlı maddeleri süzemez. Su yetersizliğinin işareti olan idrardaki koyulaşma ile kolayca anlaşılabilen böbreklerin su ihtiyacı giderilmezse böbrek taşı, idrar yolu iltihapları ortaya çıkar.
Bu yönüyle su; hem böbrekleri düzgün çalıştırdığı gibi, böbrek taşı ve idrar yolu iltihaplarını önler.
Toksin maddelerin dışarı atılması yararlı maddelerin enerji ihtiyacı için depolanmasını sağlayan karaciğer içinde su çok önemli bir meteryaldir. Olmazsa olmazıdır. Minerallerin birikimi ile vücuttan atılamamış toksinlerin karaciğerde çoğalması; hepatit hastalıklarını ve karaciğer hasarını meydana getirdiğinden, zararlı maddelerin karaciğerde birikmemesi için bol miktarda su tüketilmelidir.
Su; kan sıvılık dengesini koruduğu, akışkanlığı artırdığı, hücreleri beslediği için kalp krizi riskini azaltarak kalp ve sistemi sağlığına destek olur. Kalp sağlığı; yeterli su tüketilmemesi sonucu ortaya çıkan kanın koyulaşması ve pıhtılaşma yönlü hareketi ile tansiyon dengesizlikleri, çarpıntı, ritim bozukluğu ve kalp yetersizlikleri gibi ciddi problemlerle tehdit altına girer.
Su tüketimi yetersiz olursa, kan hacmi azalır, kan dolaşımı hızı yavaşlar, kan koyulaşır, a-ritmi gelişir, tansiyon düşer, tansiyon düşmesine bağlı bayılmalar görülebilir. Kalbe ve diğer organlara giden kan miktarını azaltır, koyulaşan, pıhtılaşma yönüne kayan kan, özellikle hayati öneme sahip olan beyin damarları ve kalp koroner damarları gibi ince damarlarda tıkanmalara yol açabilir. Bu damarlarda tıkanmaların sonucunda; kalp krizi ve felç gibi hastalıkların ortaya çıkması kolaylaşır yada bu hastalıkların riski artar.
Su; pH seviyesini ayarladığı gibi, kan hacmini ve akışkanlığını artırarak kanın her dokuya kolayca ve yeterli miktarda ulaşmasını sağlar. Akışkanlığının artması sayesinde kılcal sistemlerde kolayca hareket ederek, vücut bütünlüğü içersinde kan basıncının aynı olmasını temin eder. Bu katkıları ile hücreler için gerekli oksijen ve besini hızlı bir şekilde her noktaya rahatca taşınır.
Su bu katkıları ile kalbin daha sağlıklı olmasını sağladığı gibi tüm organların sağlıklı olmasının sigortası durumundadır.
Özellikle parmak uçlarına, ellere ve ayaklara kan ve oksijen ulaşmasında karşılaşılan engeller nedeniyle oluşan, hissizlik, üşüme gibi rahatsızlıklar azalır yada tamamen ortadan kalkar.
Su; sağlıklı hücre yapısına kavuşturduğu bedenin fiziksel performansını artırır. Hücrelerini daha yapılandırdığı kasları ve kas oluşumlarını destekler. Adeleye dayalı performanslarda ve uzun ekzersizlerde karşılaşılan kasılma, spazm, kramp ve vücut gerginliğini giderir. Yeterli sıvıya sahip olmayan vücut yapısı, kişiyi stres ve gerginliğe sevk eder.
Kas kitlesini artırmak yada sportif faaliyetler sonucu yoğunlaşan kas yığınlarını artışını desteklemek için su ve sıvı çok önemli bir meteryaldir. Spor yaparak çoğalan ve büyüyen kas kitlesi arttıkça su ihtiyacı da artar. Kas kitlesi ve kas yorgunluğu arttıça çoğalan krampları önlemenin en iyi yollarından biride, spora başlamadan önce su içmektir.
Su; lenf dolaşım sisteminin çalışmasını, gerginlik ve streslerle oluşan lenf düğümlenmelerinin önüne geçer.
3/4'ü sudan meydana gelen vücudumuzda, eklem aralıklarında kayganlığı sağlayan sıvı, yeterince su içilmediğinde seviyesini kaybeder. Eklemlere kayganlık ve rahat çalışma olanağı sağlayan bu sıvının eksilmesi, hareketleri zorlaştırması yanında, eklem ağrılarında sebep olur. Eklemlerden seslerin gelmesi yanısıra kemiklerde, eklem yüzeylerinde aşınmalar, eklem bozukları olur. Yeterli su alımı bu tür rahatsızlıkların önüne geçerek an basit tedavi arıcı olduğunu gösterir.
Midede yarattığı hacimden dolayı daha az yemeye ve metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiye katkı yapar.
Su, atıkları attığı, asitleri nötürlize ettiği, Ph değerlerini alkali yaptığı için mide rahatsızlıklarından reflü, ülser ve gastrite iyi gelir. Hatta düzenli ve yeterli su tüketimi sonrası reflü tamamen ortadan kalkabilir. Temelinde aşırı mide sıvılarının giderilememesi yatan bu hastalıklar yeterli su tüketimi ile sağlanacak asit miktarı ve asit yoğunluğu azaltımı ile etkisiz hale getirilebilir. Yeterli miktarda su tüketimi ile, reflü ve gastrit gibi daha sonra kansere dönebilen (gereken tedaviler yapılmazsa) hastalıkların önüne geçilebilir.
Mide açlık sinyaline sebep olan asit salgısını nötrülize ederek, mideyi doldurarak, zehirli ve toksin /zararlı maddeleri dışarıya atarak, ödem gibi oluşumları boşaltım sistemine taşıyarak, sindirim sırasında mide sıvısını artırıp işlemi kaloylaştırıp hızlandırarak, sindirim sistemini kayganlaştırması yanısıra sindirilen ve besin atıklarını sulandırıp tahliyeyi kolaylaştırarak, idrar torbasını daha çabuk doldurup dışkıların sık sık atılmasını sağlayarak, boşaltım esnasında yağları ve radikal oluşumlarını beraberinde taşıyarak kilo alımına mani olduğu gibi kilo kaybına yardımcı olur. Başlı başına detoks (toksinleri dışarı atan meyve-sebze ve baharat karışımları) sıvısı denilebilir.
Sindirim sistemi üzerinde son derece etkili olan su, rahatsızlıklarının temelinde sıvı eksikliği yatan kabızlık, sindirim tembelliği, diyet liflerinin yeterince faydalı olamaması sorunlarını ortadan kaldırır.
Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını temin eden diyet lifleri, bol su tüketimi ile daha iyi çalıştıklarından bol su ile takviye edilmelidirler. Aksi takdirde yetersiz su tüketimi, sindirim sisteminin daha az çalışmasına, hazımsızlığa, gazların oluşumuna ve kabızlığa yol açar.
Su alımı hastalıkların oluşturduğu ateş, iklimsel sıcaklık, yorgunluk, aşırı yemek yeme, enerjili gıdalar alma, tuzlu - şekerli ve bol proteinli beslenmeler ile nükseden, metobolizma sıcaklık yükselmesinin dışa vurumu olan 'vücud ısısını' dengeler. Sıvı miktarının yeterli olması durumunda, su aynı amaca deriden sıvı atımı ve terleme yoluylada hizmet eder. Bu amelyanın vücut su eksikliğinde gerçekleşmesi halinde; hücreler hacim kaybeder, kan koyulaşır, kan dolaşımı azalır, tansiyon tükselir, kalp zorlanır (kalp rahatsızlığı olanlarda kalp krizine kadar gider) cilt matlaşarak buruşur, böbrekler zorlanır, idrar koyulaşır. Çünkü bu eylem vücut sıvısı eksik olduğu bir anda gerçekleşmiş, gerekli olan sıvılar metobolizmanın dengesinden alınmıştır.
Aynı şekilde yeterli su tüketimi; susuz kalmaya bağlı olarak gelişen unutkanlık, dikkat problemi vb. beyin fonksiyonlarını düzenler.
Beynin %85'inin su olmasından dolayı; vücudunda yeterince suya sahip olmaması durumunda beyin fonksiyonlarını kolayca yerine getiremez yada zorlanır. Sağlıklı zihinsel faaliyetler için suyun elzemliği ortaya çıkar.
Vücudun kontrol merkezi olan beyin de diğer organlar gibi sağlıklı çalışmak için ihtiyacı olan suyu uzun süre yada devamlı temin edemediğinde; unutkanlık, dikkat eksikliği, uyku hali, algıda ve hareketlerde azalma, sinirlilik olur.
Hamilelik döneminde, sindirimi ve kan dolaşımı, kalp sağlığı, zehirli madde süzücüsü böbreklerin her zamankinden çok daha iyi çalışması gerektiğinden su; çok büyük bir önem arzetmesi yanısıra, anne kardında sıvı dolu bir fanus içinde gelişen bebek içinde çök önemlidir. Hamilelikle birlikte artan sıvı ve kan miktarlarını karşılayabilmek için su tüketimi ona göre ayarlanmalıdır. Anne karnında fetüsü çevreleyen amniyotik kesenin / bebek fanusunun kayganlaşması ve tahriş edici yapıdan uzaklaşması, bebek sıvısını emmemesi içinde su çok önemlidir. Özetle; sorunsuz bir hamilelik dönemi ve sağlıklı bir bebek için hamilelikte yeterli su alımı çok önemli.
Ayrıca su; sütün ana maddesi olduğundan bir başka anlatımla anne tarafından bebeğe verilecek vitaminlerin, minerallerin, enzimlerin ve diğer besinlerin içinde eritildiği / harmanlandığı sıvıdır. Bu nedenle su ve diğer sıvılar emziren anneler için çok önemlidir.
Grip gibi bulaşıcı hastalıklara karşı, gerek vücut direncini oluşturmak, gerek ateş yükselmelerinin önüne geçmek, gerek alınan ilaç ve besinlerin hızlı bir şekilde vücud içi dağılımını desteklemek, gerek mikrobik yapıları dışarıya atabilmek gerekse iyi bir terleme ile toksit faaliyetlerde bulunabilmek için su tüketimi önemlidir. Su eksik olduğunda bağışıklık sistemi nasıl ve kolayca takviye edilebilir?
Su, tükrük bezlerinin çalışmasını onların sıvısız kalmamasını temin ederek ağız kokularını giderecek seviyede salgı yapmasını sağlar. Böylece, hem ağız temizliği hem mikropartükellerin oluşumu hamde ağız kokuları önlenmiş olur. Ağız temizliği enfeksiyon oluşumları ile diş sağlığınıda bire bir etkiler.
Güzel ve sağlıklı bir cilt için yeterli su tüketimi çok önemlidir. Su, cilt sağlığını çok iyi korunduğu gibi parlaklık ve esneklik kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda su ciltin nem dengesinide korur.
Su yetersiz alındığında cilt kurur ve terleme işlevi azalır, cilt esnekliğini kaybeder. Bu belirtilerin ardından özellikle, cilt çatlamaları, cilt kanamaları, tırnak ve saç kırılmaları, egzama ve mantar kökenli rahatsızlıklar kendini gösterebilir. Yeterli su tüketilmemesinin vücuttaki dış etkileri gözle görülür boyutlara taşınır.
Su, cilti nemli, parlak, pürüzsüz bir görünüme kavuşturur. Cilt hücrelerini besleyip onları daha dolgun hale gelmesine sebep olan su, bu etkisiyle cilt kırışıklıklarını önleyerek yaşlanmayı gizlemektedir. Ölü hücrelerin temizlenmesine yerine genç hücrelerin gelmesine olanak sağlayan su, bu yönüyle bedenin dış görünümüyle yakından ilintilidir.
Dokular ve hücre oluşumunda etkili olan su, gerek direk hücrelere katkısıyla gerekse metobolizmanın ürettiği enzimleri ulaştırmasıyla, vücudumuzda oluşan yaraların çok daha çabuk iyileşmesinde rol oynar. Hücreleri onarır ve güçlendirme özelliği sayesinde selülitlerin giderilmesinde aktif rol oynar. Selülit oluşumunu engeller..
Sadece yıkamakla yağlardan kurtaran su; aynı zamanda saçları besleyerek saça sağlık katar. Saç kırılmalarına, kepeğe ve dökülmelere mani olur.
ÖNERİLER:
Yeterli su-sıvı alımını otomatik hale getirecek olan alışkanlık önerileri. Aşağıda belirtilen alışkanlıklar edinildiğinde, 10-12 bardak su tüketimi otomatiğe bağlanmış olacaktır. 10-12 bardak suda, bir yetişkinin bir günde alması tavsiye edilen 2-3 litre sıvıya denktir.
Sabahları kahvaltı öncesi bir bardak su içmek,
Öğlen yemeği öncesinde ve sonrasında bir bardak su içmek, (yemek aralarında alınan su, yutma zorluğunu ve sindirim isteğini gidermeye yöneliktir. Metobolizma zaten sizi zorlar. Bu tüketim alışkanlıklar dışı kabul edilmeli, alışkanlıklar çerçevesinde tüketilecek su yerine sayılmamalıldır)
Akşam yemeği öncesinde ve sonrasında bir bardak su içmek, (yemek aralarında alınan su, yutma zorluğunu ve sindirim isteğini gidermeye yöneliktir. Metobolizma zaten sizi zorlar. Bu tüketim alışkanlıklar dışı kabul edilmeli, alışkanlıklar çerçevesinde tüketilecek su yerine sayılmamalıldır)
Kayıntı olarak adlandırabileceğimiz ara öğün atıştırmaları sonrası bir bardak su içmek,
Tatlı ve tuzlu gıdalar tüketildikten sonra bir bardak su içmek,
Egzersiz ve fiziksel aktivitelerden sonra bir bardak su içmek,
Banyo ve duşlardan sonra bir bardak su içmek,
Gece yatmadan önce bir bardak su içmek,
Gece ağız kurumalarına, ısı yükselmelerine karşı bir bardak su bulundurmak ve mümkünse uyku arası yapıp içmek.
UYGULAMALAR:
SICAK SU İÇMEK:
İçilebilecek sıcaklıkta / ılıklıkta mümkünse 1 yemek kaşığı (Bünyeye ve kiloya bağlı olarak yarım limonda olabilir) suyu ile desteklenmiş sıcak su sabahları boş mideyle içildiğinde;
Sıcak su, kalp ve sistemi için çok büyük önem arzeden kan dolaşımı arttırır. ki bu kas ve sinir sistemi için çok önemlidir. Ayrıca etrafındaki yağ depolanmalarını parçalayarak sinir sistemini sağlıklı tutar.
Sıcak su, sağlıklı bir metabolizma için önemlidir ve sağlıklı bir metabolizma da kilo vermeyi kolaylaştırır.
Sıcak su, kan dolaşımı ve kan sıvısı üzerinde etkili olduğundan regl / adet ağrılarını ve kramplarını da hafifletir.
Sıcak su, karın kasları üzerinde yatıştırıcı ve sakinleştirici etkiye sahiptir ki bu da kramp ve spazmları hafifletir.
Sıcak su, kan dolaşımı arttrmakla, kas ve sinir sistemi üzerinde işlev artırıcı etki yapar.
Sıcak su, sinir sistemi içindeki ve etrafındaki yağ depolanmalarını parçalayarak sinir sistemini sağlıklı tutar.
Sıcak su, aynı zamanda vücuttaki yağ dokusunu kırmaya ve vücuttan atmaya da yarar.
Sıcak su, solunum yollarının açar, öksürük ve boğaz ağrısını azaltır, soğuk algınlığının giderilmesine, balgam çözülmesine faydalıdır.
Sıcak su, içtiğinizde, vücut ısısı artar. Isı artması ile toksinlerinde beraberinde atıldığı terleme başlar. Toksinlerin atılması vücut arınmasını sağlar.
Sıcak su, kendisiyle dışarı (terleme, ödem, idrar gibi) atılan toksin maddeler aynı zamanda metobolizmayı kötü yönde etkileyerek yaşlanmayı hızlandıran zehir atıkları olduğundan, yaşlanmanın hızı kesilmiş olur.
Sıcak su, içmek vücudu derinden gelen temizliğe tabi tutarak deri üzerinde sivilce ve akne oluşumunu önler.
Sıcak su, içmek saç derinin kurumasını ve dolayısı ile de kepekleri önler.
Sıcak su, cildin esnekliğini arttırır ve cilt hücrelerini yeniler.
Sıcak su, içmek yumuşak ve parlak saçlarınız olmasına da yarar. Saç köklerindeki sinir uçlarına enerji vererek sağlıklı saçların oluşumuna yol verir.
Sıcak su, yemeklerden sonra alınan soğuk su gibi yağların katılaşmasını değil, yağların akışkan hallerini korumasını böylece, bağırsak duvarlarında yağ birikintilerinin depolanmasına engel olur. Yağ birikimlerinin sonucunda risk teşkil eden bağırsak kanserinin oluşmasına ortam hazırlamaz.
Sıcak su, bağırsak hareketlerinin düzenli, sağlıklı ve acısız olmasını sağlar. Sabahları boş mideyi sıcak su içerek yumuşatmak gerekli faydayı sağlayacaktır.